Alkımın Güneşi "Bölüm 17"
Ertelediğim alarmların üzerine akşamdan tembihlediğim annem
ve babam da uyandırmak için peş peşe arayınca artık kalkmak zorunda kaldım.
Tabi bu da çok zor oldu. Hem ruhen hem bedenen. Güneş öyle bir sarılmıştı ki
uzanıp telefonu bile çok zor aldım. Üstelik uykusu da çok ağırdı. Telefon
susmadığı halde Güneş hala mışıl mışıl uyuyordu. Uyanmayacağını bildiğim halde
parmak uçlarımda odaya gittim. Dakikalarca ne giyeceğime baktıktan sonra her
zamanki gibi kot tişört yapmaya karar verip banyoya geçtim. Duşa girdiğim anda
acı gerçekle karşılaştım. Sular kesik! Saçlarımdaki yağdan 2 kilo patatesi çok
rahat kızartırsın yani o kadar diyeyim. Bu halde nasıl gideceğim ben okula ya?
Çok da önemli bugünkü ders. Off!
Küfür ede
ede duştan çıkıp giyindim yeniden. Aynanın karşısında hem kendime hem kaderime
sövmeye devam ettim. Bir çırpıda saçlarımı her kızın kurtarıcısı olan balerin
topuzu yapıp yanlarından küçük tutamları çıkardım. Bir parfüm bulutuyla salona
girdiğimi de Güneş'in öksürmesiyle fark ettim.
-Naptın
kızım sabah sabah?
-Bir şey
yapmadım okula gidiyorum?
-Parfüm
bulutunu sordum. Boğazıma kadar girdi.
-Hadi ya
çok mu olmuş?
-Çok mu?
Pf....
Kafasını
yastığa gömmesinden ne kadar çok olduğunu anlamıştım ben. Ama yapacak da bir
şey yoktu yani napayım dozunu kaçırmışsam? Hayır yani niye bozuyorsun? Madem
öyle Güneş Bey bakalım ben gelmeden nasıl çıkacaksın evden?
Kapıyı
kapatıp defalarca kez kilitledim. Saniyeler içinde uykuya daldığından ruhu bile
duymadı beyimizin. Gitmeye kalkarsa çıkma imkanı yoktu. Gerçi o manyaktı.
Camdan filan çıkıp hırsıza buyrun girin yapabilirdi ama bu kadar acımasız
olmazdı herhalde bana dimi? Umarım yani. 4 saat sonra anca dönecektim sonuçta
eve.
Ders
bittikten sonra en sevdiğim cafede kahvemi bile içmeden fırına uğrayıp
domatesli boyozlardan yüklenip koştur koştur eve geldim. Pencereler kapalıydı.
Hım belki de daha aklına gelmemişti bu yol.
-Oha oha
oha!!!
-Ne var
laaan? Ne oha yine?
-Hala mı
uyuyorsun sen? Öğlen oldu oğlum akşam olcak!
-Napayım
uyanıp da işim gücüm mü var?
Bıraktığım
pozisyonda hala uyuyordu Güneş. İnsan elini kolunu koyduğu yeri değiştirir ya!
O bile yok! Hala camış gibi yastığa gömmüş kafayı nasıl nefes aldığını bile
çözemediğim bir pozisyonda mışıl mışıl uyuyor. Yani ben bağırmadan önce
uyuyordu.
-Kalk hadi
boyoz getirdim sana.
-Ciddi
misin? Domatesli mi?
-Hayır
zeytinli.
-Peh...
Otur kendin ye.
-Tamam be
şaka yaptım domatesli. Gel hadi.
-Adamsın
sen kızım!
Adamım
tabi. İt gibi sevdiğimden adamım belki de. Kim getirir lan sana bu saatte
tazecik en sevdiğin boyozdan? Kim yapar bunu başka ha söylesene kim!!!
-Ben seni
eve kilitleyip gittim.
-İte bak.
-Adamdık
hani az önce? Düzgün konuş.
-Adamlığın
da iki dakika sürüyor itliğin de. Nasıl bir modelsin çözemedim ki ben daha.
-Çözersin
ya. Yeteri kadar uğraşmıyorsun bence.
-Hayırlısı.
Boyozlarımız
bittikten sonra Güneş eve gitmek için ayaklandı. Gitme desem bir dert git desem
ayrı dert. Sen bilirsin dedim. Nasılsa akşam bir yolunu bulur yine görürdüm Güneş'i.
Güneş
gittikten sonra evi temizlemeye karar verdim. Ne zamandır ilgilenmiyordum
yuvamla. Eee artık Güneş de gidip gelmeye başlamıştı. Temiz olsun ev artık. Ne
olur ne olmaz yani.
Temizliğin
sonrasında pert olmuş bir halde kahvemi elime alıp sigaramı yaktım. "Ne
yorulmuşum be!" derken telefonun ışığı yandı. Bana dinlenmek haram anladım
ben ya. Bir gün olsun ayaklarımı uzatıp da keyif yapamadım. Yine ne oldu da
keyfimi bozuyorlar kim bilir?
-Bizim
elektrik faturası sende mi kalmış?
Ah be Güneş'im!
Kalmamışsa da kaldırırız. Sen kaldın faturan kalmış çok mu? Kalsın yani nolmuş?
Benden değerli mi?
-Evet
burada kalmış.
-Tamam ben
senin evin oralardayım. Cafedeyim. Gel istersen faturayı da getirirsin.
Görmek için
bu tarz bahaneler genelde benden çıkardı. Peki Güneş bunu bilerek mi yaptı
yoksa cidden unuttu mu? Anlayamadım ama olsun. Göreceğim sonuçta. Ben bahane
ararken bahane ayaklarıma geldi. Bir çırpıda hazırlandım. Tabi ben bir çırpı
dediysem nerden baksan 45 dakikamı falan aldı o bir çırpı. Söz konusu Güneş
sonuçta. Koray çağırsa 5 dakikada yanında olurdum. Ama Güneş'le Koray bir mi
sonuçta?
-Selam!
Masada Gökmen
ve Güneş ikilisi hariç kimseyi tanımıyordum. Tanımaya da pek niyetim yoktu
aslında da nezaketen tanıştık her biriyle. Nereye oturacağım diye bakınırken Güneş
yanına çağırdı. Bebeğim ya!
Saatler
süren bir sohbetin içinde fazlasıyla yabancı kalmıştım. İşin tek güzel yanı Güneş'in
yanında oturuyordum ve Güneş ara ara kolunu omzuma atıyordu. O ara Koray'la
alakalı bir konu geçti. Her zamanki gibi Koray Güneş'e benim hakkımda bir
şeyler söylemiş, ne kadar karşı olduğunu bir kez daha dile getirmişti. Yüzümün
asıldığını gören Güneş hiç ummadığım bir cümle kurdu bana.
-Boşversene
sen Koray’ın söylediklerini. Bak! Yanındayım işte. Var mı bundan ötesi?
Bunu
söylerken yanağıma da ufacık bir öpücük kondurmuştu. Evet var mıydı bundan
ötesi? Yanımdaydı işte. Kim ne derse desin Güneş benim yanımdaydı.
Bir süre
sonra kalktık hep beraber. Eve gitmeyi düşünürken ben, Güneş'in arkadaşı 3
yıldır İzmir'de olup da görmek için can attığım Şahin Tepesi'nde bir şeyler
içmeyi teklif etti. Sesimi çıkarmadım da Güneş'in gözlerinin içine baktım.
Bakışlarımdan kalbimi okuyan adam gülümseyip "Hadi gidelim." dedi.
İşte bu ya işte bu! Ben istedim diye gidiyoruz! Güneş beni mutlu etmek için bir
şey yapıyor! Olacak olacak az kaldı!
Gecenin
zifirisinde İzmir'in güzel ışıkları yüzümüzde parlıyordu resmen. Yan yana
dizilmiş arabaların her birinin içinde farklı bir dünya vardı. Kimi keyiften
tokuşturuyor kadehleri, kimi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu İzmir'in bağrında. Ben,
dolu dolu gözlerle Güneş'e bakıyordum o görmeden. Ağlamak üzereydim evet. Ne
kadar zaman olmuştu böylesine mutlu hissetmeyeli kendimi? Üstelik mutlu
hissetmeme sebep olan adam, aşık olduğum adamın ta kendisiydi.
Arka
koltukta Gökmen'le şarkıya eşlik ediyorduk. Keyifliydik fazlasıyla. Tam o
sırada ön koltukta sohbet eden Güneş ve arkadaşının konuşmalarına kulak
misafiri oldum.
-Yengenin
adı Alkım'dı dimi?
-Evet.
-Ha tamam o
zaman.
Yenge de ne
iğrenç bir kelimedir ya? Ama şöyle de bir durum var bu cümledeki yenge ben
oluyorum! Hadi arkadaşı bilmiyor da yenge diye boş bulunuyor. Peki Güneş neden
yalanlamadı sevgilim değil diye? Seviyor işte ya! Baya baya biz sevgiliyiz
işte! Ötesi mi var!!!!
Yorumlar
Yorum Gönder