Alkımın Güneşi "Bölüm 16"



             Koray geri geldiğinde ağzını açıp tek kelime etmedi. Çoktan film moduna girmiştik biz. Koray da yanımıza oturdu. Güneş’le aramda Gökmen vardı. Ne diye aramıza girmişti anlamamıştım ama bu gece şansımı daha fazla zorlamak da istemiyordum. İyiydi böyle. Güneş zaten uyuyordu. Filmi bile izlemiyordu.

            Film bittiğinde eve gidiyorum diye ayaklandım ben. Güneş hala uyuyordu. Aklıma bir şey gelmişti. Güneş’i uyandırdım.

            -Senin sabah sınavın var dimi?

            -Ne sınav mı ııhh evet.

            -O zaman bana gel istersen. Benim de dersim var. Uyuyakalmazsın bu kez.

            -Haa? Yok ya çok üşendim. Gelmeyeyim.

            -Tamam sen bilirsin.
           
            -İyi geceler canım.

            Neeeey????? Canım mı??? Güneş bana canım demişti! İlk defa canım demişti bana. Aman Allah’ım!!! Canıydım tabi ben onun. Her şeyiydim. Yakında da sevgilisi olurdum. Sonra da karısı. Mutlu mesut yaşardık işte.

            -Ben de eve geçiyorum seni de bırakayım.

            -Tamam madem.

            Koray’la birlikte çıktık dışarı. Yolun yarısında ben ağzımı açmadım da daha sonra Koray yine bildiği gibi konuşmaya başladı. Biliyorsunuz işte! Tuğçe’ye ne diye surat yapmışım da Güneş’le hani sadece arkadaşmışım da filan. Sesimi çıkarmadım. Bıraktım istediği gibi konuşsun. Güneş canım demiş bana. Bundan önemli bir şey mi var Allah aşkına?

            Ertesi gün Güneş'e bana 'canım' dediğini söylediğimde elbette hatırlamadı. Uyku sersemi olduğunu falan söyledi. Güldük geçtik yani. Hiç olmamış gibi. Gülüp geçerken canımın nasıl acıdığını anlatmama gerek yok sanırım. Saniyesinde bir şey saplandı boğazıma da nefes alamadım gülerken. Gözlerim doldu da kafamı çevirdim görmesinler diye. Hem ne diye söyledim ki zaten Güneş'e? Ne olurdu kendime saklasaydım?

            Uzun uğraşlar sonucu ilk önce krema üretip peşine kremalı makarnamızı yapıp bir güzel yedikten sonra mayışmaya başladık yine. Gökmen bir koltukta, ben bir koltukta mayıştık kaldık. Garibim Güneş de ayakucumda oturmakla yetiniyordu o sıralar. Sonra bir şey oldu Güneş odaya attı kendini. Yatağına... Seslenmek yerine mesaj yazmayı tercih ettim niyeyse.

            -Nereye gittin?

            -Görmedin mi kızım? Odaya...

            -Ya niye gittin beni bırakıp?

            -Gel sen de.

            Saniyesinde odada, Güneş'in yanında yerimi aldım. Video izlemeye başladık yine. Eğleniyorduk. Yani Güneş eğleniyordu da ben -mış gibi yapıyordum o sırada. Onun yanında olmak yetiyordu bana.

            O şekilde ne kadar zaman geçirdik, bilmiyorum. Saat epey geç oldu ve ben eve gideceğim demeye başladım çoktan.

            -Eve gideceğim ben.

            -Ya gitme...

            -Gerçekten gitmememi mi istiyorsun yoksa sen bırakacağın için üşeniyor musun?

            -Her ikisi de.

            Biz Güneş'le laf dalaşına girmişken kapı çaldı. Gecenin bu saatinde kim gelebilir diye düşünürken Koray’ın odaya dalması bir oldu.

            -Oha oha napıyorsunuz?

            -Sana oha yatıyoruz nolmuş? Yani yatıyoruz dediysem uzanıyoruz.

            -Onu görüyorum da niye birlikte?

            -.....

            -Sana hesap mı vereceğiz çık dışarı!

            Güneş miydi o? Koray'ı kovmuş muydu odadan? Hem de açıklamada bulunmadan! İşte benim erkekim ya!!! Nasıl da korurmuş beni öyle!

            Koray’ın peşine biz de içeri geçtik. Elbette Maya Hanım da teşrif etmişti. Gökmen'le yerde yuvarlanıyorlardı. Halıdaki çamurlara bakacak olursak yağmur yağıyordu dışarda. Su ısıtıcısına yönelip 4 tane de bardak çıkardım. Yağmurlu havada kahve olmazsa olmazdı. Hoş! Güneşlerde kahve yoktu o zaman çayla idare edecektik bu akşam.

            Çaylarımız bittikten sonra ben bir kez daha gitmek için hamle yaptım. Güneş bu kez ısrar etmedi. Koray evin havasını fazlasıyla kaçırmıştı zaten. Ceketini alıp benimle birlikte çıktı.

            Yol boyunca konuşmak için ne kadar çabalasam da sustum kaldım. Güneş de her zamanki gibi açmadı ağzını. Evin önüne geldiğimizde Güneş'e iyi geceler dileyip binaya girdim. Kendi kendime söylenmeye başladığım an peşimden Güneş'in girdiğini fark ettim.

            -Noldu? Sizde kahve yoktu diye bende mi içeceksin?

            -Yo hayır. Yaparsan içeriz tabi. Ne de olsa burdayım bu gece.

            -Nasıl yani? Ne demek buradayım?

            -Koray ve Gökmen'in olmadığı bir evde kafa dinleyesim geldi.

            -Ha benim için değil yani?

            -Öyle değil. Senin yanındayım işte. Senin evindeyim. İstemezsen giderim ama?

            -Saçmalama istemez olur muyum? Çok sevinirim. Gir hadi.

            Vay be! Ben teklif etmediğim halde bende kalmaya gelmişti Güneş. Kendi ayaklarıyla tıpış tıpış benim evime gelmişti. Üstelik Koray'sız ve Gökmen'siz! Şansım mı dönüyordu ne? Aşk mı gelmişti acaba kapıma kadar? Aman Alkım kaptırma kendini. Ya da siktir et ya! Kaptırmasan kaç yazar? Hayvan gibi aşıksın işte sen bu adama! Hala kaptırma diyorsun bir de utanmadan! Daha ne kadar kaptırabilirsin sanki?

            -Kahve yapayım mı?

            -Yapma bence. Saat geç oldu. Sabah okula da gideceksin sen. Uykumuz da açılmasın hiç. Uyuyalım.

            -Olur uyuyalım.

            Uyuyalım da birlikte mi uyuyacağız yoksa ben odamda sen salonda mı? Ah be Güneş'im! Nasıl sorulur ki şimdi bu? Ben sormadan sen söyleseydin keşke bir şekilde. Ağrılar girdi karnıma ya! Napsam nasıl sorsam dan diye yanına yatsam olmaz odama geçsem olmaz off Güneş!

            -Ama senin odanda uyumayalım orası çok karanlık. Salonda yatsak olmaz mı? Koltuğu da açarız.

            Ben senin o ağzını yerim! Kalbim temizlikten ölecek yemin ediyorum ya! Ben kıvranırken adam sorularıma cevap verdi daha ben sormadan. Açarız Güneş'im koltuğu da açarız salonda da yatarız. Ben sana kral yatağı da yaparım. Sen iste yeter ki!

            -Alkım?

            -Ha efendim? Tamam olur burada yatalım sen koltuğu aç ben yastıkla battaniye getireyim.

            Bu kadar da mala bağlanmaz ki ama ya ayıp! Adama her gün istisnasız rezil oluyorum. Rezil olmadığım bir gün yok nerdeyse.

            İşte olmuştu. Güneş'in kollarındaydım yine. Hayır yani sabahın köründe niye dersim vardı ki sanki? Nasıl bu adamın yanından kalkıp da derse gidecektim ben şimdi?

            -Rahat mısın?

            -Evet. Fazlasıyla. Ama sadece rahat değil. Daha bir sürü şey sayabilirim.

            -Hadi ya. Neymiş onlar?

            -Boşver ya saçmalıyorum işte yine.

            -Alem kızsın.

            -Dimi.

            -Tatlı rüyalar.

            -Sana da.


            Bir gece daha Güneş'le nefes nefese el ele uykuya daldık. Ben uyuyamadım gerçi onu izlemekten. Birlikte uyuduğumuz her gece yaptım bunu. Bir daha olmayacakmış gibi ona dönüp yüzünün her santimini ezberlemeye çalıştım. Nefesini dinledim sonra kalp atışlarını. Kirpiklerini saymaya çalıştım defalarca. Kokusunu içime hapsetmek istedim. Olur da sabah burada olmazsa diye. Günün birinde gideceğini bilerek sevdim hep. Gideceğini bile bile vazgeçmedim hiçbir zaman.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Fotoğraf Karesi

Olmuyor

Sana Rağmen