Bir Fotoğraf Karesi
Bir fotoğraf karesi… Hiçbir şey söylemeden, yüzlerce
fotoğrafın arasında duran; belki varlığını bile unuttuğun bir kare… Gülümsüyor
işte. Kahkahaya bir kala hatta. Birbirine yaslanmış iki beden ve mutlulukla
gülümseyen iki yüz…
Hiçbir şey söylemeden o kadar çok şeyi bağırıyor ki… Bir
zamanlar nasıl da mutlu olduğunu, iki kişiden fazlasının nasıl önemsiz, nasıl
değersiz olduğunu hiç sesini çıkarmadan anlatıyor.
Bir yaz akşamı… Mesaiden çıkmışız biraz olsun
serinleyebilmek için oturmuş iki bira içiyoruz. Kalabalığız o akşam. Masada gülüşmeler,
türlü sohbetler… Gecenin ilerleyen saatleri yavaş yavaş dağılmış herkes. Yan yana
düşmüşüz. Kokun sinmeye başlamış üzerime. Akabinde bu fotoğraf karesi düşmüş
yüreğime. Öyle bir düşmüş ki… Kor bir alev misali yakıp kavurmaya başlamış
içimi. Daha önce hiç öyle yanmamış gibi…
Bazı sebeplerden dolayı yüzünü sevmek isteyen ellerim,
sevememiş. Yumruk gibi oturmuş boğazıma bu his. Kokunu çok yakında hissederken,
başımı yaslayamamışım göğsüne. Fotoğrafını yaslamışım. Yüreğim yüreğinde
alevler içinde kalmak isterken, alevler avuçlarımı basmış ancak. Utangaç bakmışız
birbirimize. Utangaç ve kaçamak…
Son otobüsü kaçırmışız sonra. Öyle bir kaçırmak ki o günden
sonra hep geç kalmışız bir şeylere. Ya da çok erken davranmışız.
Bir fotoğraf karesi… Hiçbir fotoğraf karesi böylesi delip
geçmemiş içimi. Uykularımı kaçırmış, mideme krampları saklamış, sana koşmak
isteyen ayaklarıma önce zincirler bağlamış sonra zincirleri sonuna kadar
koparıp atmış.
Bir fotoğraf karesinde çok mutlu kalmışız. Alıp da
göğsümüzün en güzel yerine asmışız onu. Sonra birbirimizi de asmışız. Aynı karedeki
gülüşlerimizden…
Yorumlar
Yorum Gönder