Kayıtlar

Ekim, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Araf

Mutlu olmak, gülmek, ağlamak için bir sebep aramayın. Zamanlar beklemeyin ve ertelemeyin bunların hiçbirini. Zamanında dökülmeyen gözyaşı, kalbine damlar. Damladıkça kanatır, hırpalar. Zamanında atılmayan bir ağız dolusu kahkaha, oturur insanın içine. Belki bir daha o kadar büyük gülemeyecektir. Kim bilir? Ben bilirim. Bugüne kadar karaladığım hiçbir şey, iyi ya da kötü bir his olmadan yazılmadı çünkü. Her biri ya dolu dolu kahkaha, ya da acıtan gözyaşları barındırır. Dikkatli bakarsan satırlara, hissedersin. Ben mutluluğa da geç kaldım, acılara da. Araftayım. Kim olduğumu bile bilemeyeceğim bir taraftayım. O yüzdendir bunları yazışım. Demem o ki; her şeyi zamanında yaşayın.

24 Saat

Resim
Bir değişimi gözlemlemeye 24 saat yetermiş. Yalnızca 24 saat. Belki de daha az. Dönüp düşündüğümde 24 saat önce her şeyin çok daha farklı olduğu gerçeği vuruyor yüzüme. Mutluydum sanki. Ya da ben öyle sanıyordum. Belki kandırıldım. Yalanlar söylendi belki. Belki de ben izin verdim buna. Hadi dedim. Söyle bütün yalanları gözlerime baka baka. Avuçlarındayken kalbim, sık bakalım ne kadar yakacaksın canımı dedim. Gözlerim kapalı, canımın yanışını izledim belki de. İzin verilseydi eğer, belki ne çok severdim seni. Nasıl sever, nasıl sakınırdım herkesten. Canın yanmasın diye yakardım canımı eğer ki müsaade etseydin. Ben yakmadan yakmasaydın canımı. Huzurun sesini dinlediğimi sandım ben dün gece sabaha kadar. Konuşan huzurdu, gözlerime bakan, avuçlarımı öpendi huzur. Hiç yabancı gelmemişti. "Yıllar önce kaybettiğim sevgilimdi sanki." Bir çift gözün, dünyayı durduracağını sanarak hata yaptım belki de. Merkezim, o olur dememdi hatam. Çünkü sevmek hata değildir. Aşık olmak

Kendimi Buldum

Resim
Küçük bir şairdim ben. Küçücüktüm daha. Küçücüğüm daha. Aşık oldum ben. Ne olduğunu bilmeden. Kalbimin ritminin bozulmasından geçtim, zaman zaman yoklar oldum kendimi hala yaşıyor muyum diye. İlk defa bir adamı tanıyıp da sevmelerden vazgeçtim. İlk defa bir adamın göz bebeklerinde gördüm kendimi. İd'imi ararken orada buldum bana dair her şeyi. Tanımadığım bir adama ilk bakışta tutuldum ben. Sonra yürümeyi unuttum. Konuşmayı unuttum sonra. Yağan yağmurlar kurudu birden. Güpegündüz oldu ortalık. Bir adam doğdu geceme. Hayatıma damdan düştü resmen. Mantığımı kaybettim ve onu aramaktan da vazgeçtim. Neyin nesi olduğunu bilmediğim küçük bir adama aşık oldum ben. Küçük dünyamı uydusu yaptım onun. Bir daha göreceğim zamanları hesaplar oldum. Gözlerimi kapattığımda, karanlığımda buldum onu. Aldığım her nefeste ona dair her şey... O var her günümde. Ben küçük bir kız... Küçük bir şair... Aşık oldum ben. Kim olduğunu bilmediğim Bir adama. Gülüşüne dünyaları sildiğim, K

Şeref(sizlik)

Seni unuttum demek, seni hatırlayıp da bir şeyler karalamaya engel bir şey değil. Ki bunu yapmam, seni unutmadığımın anlamı falan da olamaz. Ben yalnızca bu aralar, senden başka yazabileceğim güçlü şeyler bulamaz oldum. Çünkü kimse sen gibi darmadağın edip de gitmedi beni. Kimse sen gibi yalanlar söylemedi gözlerime baka baka. Bugün avucuma tutuşturduğu umutları yarın yakmadı hiç kimse. Bu şeref yalnız senin. Ya da şerefsizlik mi demeliyim? Her adımın, her hareketin ve her bakışın bir şerefi vardır. Kalışlar da şerefli olmalıdır, gidişler de. Adına yakışmalıdır. Gitti ama çok sağlam gitti denilmelidir ardından. Yakıp yıkacaksan bir kadını, bu yalnız bir kez olmalıdır. Yerin dibine de girse kadın, adam bir kez gitmelidir ondan. Dönmemeli bir daha. Şeref mi kalır yoksa? Nerede kalır gitmeler? Ardına bakmadan çekip gidecek yürek varsa eğer, çarpıp çıktığın o kapıyı bir daha çalmayacak kadar da yürek vardır adamda. Sende var mıdır? Adam mıydın sen? Boş vakitlerinde avuçlarıma umutlar s

Kalp Atışı

Kalbini kaplayan karmakarışık hisler vardır zaman zaman. Nereden geldiği, neye hissedildiği belli olmayan hisler... An gelir de gümbürdetir kalbini. Ritmini alt üst eder. Ne hissettiğini anlayamazsın. Miden bulanır, başın döner. Baktığın her şey kaybolur. Gördüğün olur yalnız. Her yerdedir. Baktığın her yerde gördüğün tek olur zaman zaman. Hislerimi anlatmayı deneyemiyorum bile. Öylesine karışık, öylesine yoğun çünkü. Son birkaç gündür yalnızca. Düşerken tutunduğum dal de istersen ya da boşluk... Adı yok bunun. Koyabileceğim bir isim yok. Aslına bakarsan, koymak da istemiyorum. Yalnızca ben; ritmimi değiştirip beni alt üst eden bu durumu öylesine seviyorum ki... Belki iş aldım başıma, belki mutluluğa bir adım attım. Sonucunu ne ben bilirim ne bir başkası. Önemli olansa şuan. Ve ben şuan uzun zamandır yaşamadığım mutluluğu yaşıyorum. Bu bana yeter. Sorarsan, yok adı. Tanıtabileceğim bir sözcük de yok. O, yalnızca kalbimin atışı.

Kaçıncı Mevsim

Yeni doğan güne uyanmaya korkuyorum artık. Mesela nefes almaya cesaretim yok. Kendime yeni bir yol çizmek, her şeyden zor gelir oldu. Bir şeyler yazmak ve hayaller kurmak, kolay değil eskisi gibi. Yalnızca ellerim eskisi gibi... Yazdıkça kanamaya devam ediyor. Dilim susuyor yine avaz avaz. Anlatmak istediğim çok şey varken, açtıkça ağzımı; mideme kaçıyor bütün kelimeler. Ve yokluğun! Dönüp dolaşıp sarıyor her heceyi. Her anı, her saniyeyi... Ve teslim oluyorum ellerine. Saçlarımı tarayan parmak uçlarında kayboluyorum yine. Sonra ben, yoktan var ettiğim gibi şimdi de yok ediyorum seni. Kim bilir kaçıncı mevsim senden vazgeçtiğim? Veyahut geçemediğim... Sildim ömrümden ömrünü. Söktüm attım her anını, kokunu, simsiyah saçlarını. Bugün, yok oluşunun yıl dönümü.

Huzur

Bu satırlar, huzurun mümkün kılınabildiği nadir yerlerden birinde yazılıyor. Aşk şehrim İzmir'de, aşk dolu semti Alsancak'da, vapur iskelesinin hemen dibinde... Günlerdir en sevdiği eşyasını kaybetmiş gibi huzurumu arar oldum. Aradım durdum olabilecek her yerde. Üzerimden çıkarıp da bıraktığım son yere de baktım fakat rastlamadım hiçbir ize. Terk etmişti beni. Bir sabah, güneşin doğuşuyla usulca kalkıp gitmişti benden uzaklara. Uzunca süreler dönmesini bekledim. Hiçbir şey yapmadan bekledim öylece. Gelmedi. Onun için çaba göstermediğimi fark edip dönmedi bana. Sonra aradım onu yeniden. Bakmadık yer bırakmadım. Aradıkça daha da güçlendi hislerim. Acılarım arttı ve gözyaşlarım! Günü geldi, tek bir tebessüm bile bırakmadım ardımda. Korktum. Yitirdiklerime bir yenisini ve hatta en önemlisini de eklemekten korktum hep. Değer verdiğim onca şey giderken, bana baki kalan tek şey gitmemeliydi. Yitirmediğimi anladım. Huzur, her daim varlığıyla sararken seni, kıymet bilmediğin an uza

Bir Tek Sen

Ben sana söverim de şimdi, toplum buna hazır değil. Çünkü severim ben seni. Varımla, yoğumla severim. Toplum buna alışık. İnsanlar bunu bildi kaç zamandır. Kolay kolay da değiştiremezsin toplumun yargılarını. Yani ben ki sanatı sanat için savunan, Şimdi toplum içindir diyorum sanat. Diyorum ki ben, Yokluğun toplum içindir. Yok ol diyorum yani. Benim için değil, İnsanlığın yararı için terk et diyorum bu dünyayı. Sensiz dönmeyen bir dünyam yok zaten. Sensiz mutsuz da değilim. Ağlamıyorum da ulu orta her yerde. Yalnızca nefretimi kusuyorum ben sana. Tıka basa varlığınla doldurduğun hayatımdan, Zehri atıyorum yalnızca. Seni atıyorum. Bir tek seni. Nefret ediyorum. Bir tek senden. Ve yok ol istiyorum. Bir tek sen.

Bi' Kişi

Önümde milyon tane yol varken, hepsi dönüp dolaşıp aynı yere çıkıyor. Aklına gelebilecek ne varsa hepsi aynı yer... Hayaller, planlar, dün, bugün, yarın hepsi! Bi' kişi fazla bu dünyaya.

Belki Diyorum Yine

Bu gece; yaşanmış, yaşanmamış veyahut yaşanamamış onca şeyi koydum bir kutuya. Bugüne dek tanıdığım, ya da yanlış tanıdığım kim var kim yoksa o kutuda. Ben bu gece; yüreğimi çıkardım koydum önümdeki masaya. Sevmezsin diye beyaz ışığı, zifiri karanlığa boyadım geceyi. Mumlarımla aydınlattım biraz biraz. Tütsülerimle ahenk kattım. Ve açtım şarabımı. Sana içtim. En başa... Annenin rahmini terk ettiğin güne, ve bensiz geçirdiğin, sensiz geçirdiğim bir güne daha içtim. Yapıp yapıp, birer birer yıktığım, yaktığım umutlarımı koydum önüme. En güzellerini seçtim. Tuhaftır ki umutlar, küle de dönse yeniden yakılabiliyor. Bir kez daha yaktım hepsini. Çünkü ben hep korktum. Sahip olmaktan, ait olmaktan korktum hep. Geçtim sahiplik eklerini. Bir olmak korkuttu beni. Defalarca kez yakıp yıktığım adamın kalbini bir kez daha kırabilme ihtimalim korkuttu. O yüzdendir nerede olabileceğini tahmin dahi etmeden, gidebileceğin yerlere gidişim. Ve yine korkup hiçbir kapıyı çalmadan geri gelişlerim. Sır