Alkımın Güneşi "Bölüm 19"

            

           Size gece hayatının en önemli kuralından bahsedeyim: Sevdiğiniz adamla eğlenmeye gittiyseniz, ona güvenseniz de güvenmeseniz de masada bırakıp tuvalete gitmeyin. Gidecekseniz de bir an önce dönmeye çalışın. Geldiğinizde istemediğiniz manzaralarla karşılaşabilirsiniz çünkü.

            İnci Koray’ın kollarından bir şekilde kurtulmuş kendini çoktan Güneş'in kollarına atmıştı. Koray'la dans ederken gülümsemeyen kız, Güneş'in kollarında kahkahalara boğuluyordu. "Bu da neyin nesi?" dercesine Koray'a baktım.

            -Tutamadım. Sen gider gitmez Güneş'in kollarına atladı.

            -Nasıl ya? Oğlum bırakmasaydın?

            -Napim elimden bu kadarı geldi. Tamam siktir et gece uzun daha.

            O sırada Koray çalan telefonu açmak için kapıya çıktı. Gökmen tuvalete gitti. Güneş ve İnci kahkahalar eşliğinde dans ederken ben masadaki çerezlere gömdüm kendimi. Avuç avuç yemeye başladım. Sonra gözüm karşımda hala ağlayan yoluk kaltağa takıldı. Vicdanım el vermedi. Kendine gelmesi için konuşayım dedim. Konuşmaz olaydım.

            -Sıkma canını. Şu an yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Yarın birlikte hallederiz. Buluruz telefonunu sen merak etme.

            -Ben ona üzülmüyorum ki!

            Eee be gerizekalı sabahtan beri ne sikime ağlıyorsun o zaman da herkesin keyfini kaçırıyorsun?

            -Neye üzülüyorsun bakalım sen?

            -Ben senin sevgilinle yatmak istiyorum.

            -Anlamadım?

            -Sevgilinle diyorum. Yatmak istiyorum.

            -Güneş'ten mi bahsediyoruz?

            -Evet.

            -Kızım sen şaka mı yapıyorsun?

            -Hayır çok ciddiyim.

            O an başımdan aşağı dökülen kaynar sular aklıma milyon tane fikir getirdi. Masadaki içkileri suratına çarpabilirdim. Ya da saçlarına yapışıp suratını masada yanan muma bastırabilirdim. Veya saçlarını iki elimle tutup yüzünün tam ortasına diz atabilirdim. Kendimden asla beklemeyeceğim bir sakinlikle masadaki içkilerin her birini tek tek diktim kafama. Kaltağa ısmarladığımız bilmem kaçıncı birayı da elinden bir çırpıda alıp son damlasına kadar içtim. Sonra İnci’yi Güneş'in kollarından çekip ayırdım ve Güneş'i elinden tutup dışarı çıkardım.

            -Bu kaltak seninle yatmak istiyormuş haberin var mı?

            -Kim?

            -Alev midir nedir içeride ağlayan kaltak.

            -Saçmalama kızım olmaz öyle şey.

            -Ne demek olmaz ya? Kendisi söyledi. Defalarca tekrar ettirdim. Güneş mi dedim onayladı.

            -Kızın sevgilisi var be. Dört yıldır birlikteler. Sevgilimi özledim. Sevgilimle yatmak istiyorum demiştir.

            -Güneş niye inanmıyorsun ya? Senin sevgilinle dedi kız!

            -Biz sevgili değiliz Alkım.

            -Hadi canım. Benim de sevgilim var zaten. Kız sevgili sanmış işte senden bahsediyor.

            -Kızın günahını alıyorsun.

            -Ulan sikicem şimdi kızı da günahını da! Yalan mı söyleyeceğim be! Ne söylediyse onu söylüyorum!

            -Öyle demiş olsa bile önemi yok. Ben senin yanındayım. Tamam mı? Bak senin elini tutuyorum. Onun değil.

            -Gerçekten mi?

            -Evet öyle. Umrumda değil ne dediği, ne düşündüğü. Hadi geçelim içeri.

            İçeri geçerken çıkmadan önce fondiplediğim her içki için birer kez düşme tehlikesi geçirdim ve düz yürüyemedim. Allah kahretsin! Benim neyime ki fondip yapmak! İç işte efendi gibi! Dakikalar içinde tam anlamıyla uçuş moduna geçmiştim. Sarhoş olduğum zamanlarda sebepsiz yere durup durup "Bi dakka!!!" yapardım ve yine yapıyordum. Fark ettiğim an beynimi kendine gelmesi için uyarmayı denedim ama başarısız oldum. Sıçmıştım. Tam anlamıyla buydu işte. İki tane sürtük kızın yanında üstelik en az biri Güneş'e göz koymuşken sağlam kalıp olaylara müdahale etmem gerekiyordu ama ben sarhoştum.

            -Hadi gidelim artık.

            -Bi dakkaaa! Ben daha içiyorum.

            -Yeter bu kadar hadi.

            -Bi dakkaaa!

            -Durdum ne noldu?

            -Niye durdun ki?

            -Eyvahhhh Alkım sen çok pis uçmuşsun!

            -Uçmadım ki! Aşık oldum ben ehehehe

            Güneş beni mekandan çıkarmaya çalışırken bu ve benzeri bütün saçmalamaları ardı arkasına sıralıyordum. Güneş'e bir kez daha ilan-ı aşk etmiştim. Bok yolundaydım artık. Birilerinin üzerime sifonu çekmesi gerekiyordu. Bu kez toparlamam imkansızdı. Bu kez bitmiştim ben.

            Yol boyunca Güneş'i resmen rehin aldım. Ara ara kolunda yürüyor, ara ara Güneş tarafından kucağa alınıyordum. Hoşuma da gitmiyor değildi hani. O anlarda hiç ayılasım gelmiyordu. Hatta yol bitsin bile istemiyordum. Takside hemen yanımızda oturan Alev kaltağının gözlerine baka baka Güneş'in dudaklarına yapıştım bir kaç kez. Sağolsun Güneş hayır demedi, uzun uzun öpüştük. Bunun o kaltağa yeterli bir cevap olduğunu düşündüm. Benim evin önüne geldiğimizde Güneş'in bu gece İnci ve Alev'i misafir edeceğini öğrendim. Bu kadar geç öğrenmemeliydim! Bir şeyler planlayabilirdim belki ama şuan her şey için çok geçti.

            -Gökmen eve gidiyor zaten. Sen gelsen bana?

            -Yok olmaz öyle şey.

            -Tamam ben de geleyim o zaman?

            -Göt kadar ev zaten Alkım.

            -Olsun.

            -Hadi canım sabah görüşürüz.

            Görüşürüz görüşmesine de ben nasıl sabah ederdim geceyi? O kaltak senin evindeyken nasıl yumardım gözlerimi, nasıl uyurdum? Kafayı yemek üzereydim. Sinirden tırnaklarımı yemeye başlamıştım bile. Sonra ne olduysa bir anda ağlamaya başladım. Koray inanamadı o halime. Ne yapacağını şaşırdı. Sarılıp sakinleştirmeyi denedi. Baktı ki olacak gibi değil, evine götürdü kahve içirmek için.

            -Koraaaaayyy! Ben çok seviyorum Güneş'i!!!

            -Biliyorum güzelim biliyorum da niye ağlıyorsun?

            -O kızın söylediklerini de biliyorsun...

            -Saçmalama. Güneş'in o kızla işi olmaz!

            -Olsun. Gitmeseydi.

            -Sabah gidersin Güneş'e. Sıkma canını.

            -Of yaa!!!


            Hıçkıra hıçkıra ağlarken kahvemi bitirmiştim. Nasıl bitirmeyeyim Koray zorla dayıyordu ağzıma. Mecburen içmek zorunda kaldım. Şeker filan da koymamıştı. Tatsız tuzsuz bir şey içiriyordu da sesimi çıkarmıyordum. Yapacak başka bir şey yoktu çünkü. Sonra Koray’ın yardımıyla evime geçtim. Ayakta duracak halim yoktu. Yatağıma yatmama da yardım edip iyi geceler dileyip gitti. Dakikalar sonra üzerimde mini eteğim ve büstiyerimle yorganımın üzerinde uyuyakalmıştım. Gece bir ara üşüyüp de uyandığımda yorganın altına geçtim hemen. Ne makyajımı çıkarmaya kalktım ne de üstümü değiştirdim. Sanki koca gün yük taşımış kadar yorgundum. Tam Güneş'i düşünmeye başlıyordum ki uyuyakaldım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Fotoğraf Karesi

Olmuyor

Sana Rağmen