En Çok Nefret Yakışır Aşkın Üzerine



Bu gece; yaşanmış, yaşanmamış veyahut yaşanamamış onca şeyi koydum bir kutuya. Bugüne dek tanıdığım ya da yanlış tanıdığım kim varsa kim yoksa o kutuda. Ben bu gece yüreğimi çıkardım koydum önümdeki masaya. Sevmezsin diye beyaz ışığı, beyaz ışıkla donattım odamı.

Yanlış tanıdığım insanlara bir yenisini ekledim bu gece. Çok koydum başına da. Bir zamanlar sevgimin önüne koyduğum çok; bu kez yanlışların önünde durdu. Sevgimden çok yakıştı buraya. Hoş! Sevgimi çirkinleştiren de aynı adamdı.

Kulaklarını tıkayıp, gözlerini kapatıp da yaşarsın aşkı. Duymazsın gerçek dünyayı, görmezsin insanları. Doğru olan aşktır ve doğru aşk için gereken de soyutlaşmaktır. Somutlaştıranınsa yine aynı aşk olacağını bilemezsin tabi. Gün gelir seni rüyalarla buluşturan aşk; bir çırpıda uyandırıverir. Sonra dikilir karşına. Aşk sanıp da yaşadığını hiç çekinmeden kirletir. Yüz vermek olur adı ya da kendini çok değerli görmek. Hoş! Kendini sevdiğin adamın gözünden değerli de görmemişsindir ya hiçbir zaman! Yalan yok. Gerçek dünyaya gözünü açtığın kısa anlarda fark etmişsindir değerinin hiç olduğunu. Yine de bi umut diye devam etmişsindir nefes almaya. Aşkı her fırsatta içine çekmeye bi umut devam etmişsindir.

Tüm dünya bir araya gelip hiç değerin olduğunu sana söylese de; adam söyleyene kadar reddetmişsindir. Sonrası ne mi? Düş yıkımları elbette. Tavandaki ipi boynuna geçirmiş birkaç umut damlası yine.

Yine de bitmez aşk. Şekil değiştirir yeterli sürede. Koynunda uyuttuğunun bir hayal olduğunu fark edince aşk; yeni kıyafetler arar bedenine. Hayal kırıklığı olur, gözyaşı olur... Ama en çok nefret yakışır aşkın üzerine. Düş yıkımlarıyla biten aşkı artık nefret tamamlar.

Sonra büyür günden güne. Söylenen ve kalbini delip geçen her bir söz not edilir; unutulmamak üzere. Günün birinde yeniden karşına çıkarsa eğer; kırıldığın yerlerini iyileştirmesin diye. Çünkü artık dikiş tutmaz hiçbir yarayı. Kim sararsa sarsın. Bilirsin. 

Karşına çıkacağı günü de iple çekersin.

Defalarca kez sevip öptüğün yanaklara beş parmağının izini bırakmak için... Yıllar önce yarım bıraktığını tamamlayıp, göğsüne basmak için kendini yiyip bitirdiğin o güzel yüze kapıyı öylece çarpmak için. Öyle çarpmalı ki; patlamalı camlar yerinden. Tıpkı bugün yüreğinin göğüs kafesinde patladığı gibi.

Öyle büyütmelisin ki nefretini; aşkını ayaklar altına alabilmeli. Tıpkı gururunu, şerefini ezip geçtiği gibi...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Fotoğraf Karesi

Olmuyor

Sana Rağmen