Alısma Teoremi

Alışmak diye bir duygu var. Yapışır eninde sonunda bir yerde yakana, ne yaparsan yap bırakmaz.

İnsan sabah erken kalkmaya alışır mesela. Bir çocuk, okuldan geldiğinde ellerini yıkamaya alışabilir. Alışabilirsin hayatın seni umursamadan akıp giden tavrına. Aslına bakarsan, alışırsın bir çok şeye. Öyle ya da böyle mecbur kalırsın.

Koca yatağında bir başına uyurken her gece, günün birinde bir adamın göğsünde gözlerini açmaya alışabilirsin mesela. Başlarda yadırgarsın. Uyandığın an korkabilirsin hatta. Yanında ne işi olduğunu sorgulayabilirsin sevgilin de olsa.

Dedim ya! Alışırsın işte her gece onun göğsünde uyumaya. Gözlerini kapatmadan önce öptüğün son yüz ve açtığında gözlerini, sana gülümseyen iki güzel göz...

Sarılırsın o an. Sarılmaya da alışırsın kalbi olan bir adama. Adamın yüzünün her karesine alışırsın, ezberlersin tenini. Karış karış bilirsin her hücresini. Alışırsın aşka; tutkuya, huzura alışırsın. Kapıyı kilitlemesen de olur. Kollarında yattığındır kahramanın.

Gün gelir yalnız uyursun. Uyuyamazsın aslında. Sağına, soluna döner onu ararsın yanıbaşında. Seslenir, duyamazsın sesini. Yarın olur, aşk yine yoktur kollarında. Derken, günler geçer yalnız uyuduğun. İşin en kötü yanı da nedir bilir misin?

Onunla uyumaya nasıl alıştıysan; onsuz uyumayı da ne kadar reddetsen de, uyuyamasan da gecelerce, onun göğsünde uyumak için versen de her şeyini, şartlar sana dur derse istemeye istemeye öyle güzel alışırsın ki azizim! Yastıktaki kokusuyla bütün geceyi geçirmeye öyle alışırsın işte.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Fotoğraf Karesi

Olmuyor

Sana Rağmen