Maydanoz

Sevdicek... Yüzüne karşı hiçbir zaman sevdiğim diyemediğim adam... Yüzünü avuçlarımın arasına alıp da sevemediğim adam... Bu satırlar; küçük hücremde, küçük köşemde yazılıyor sana. Bilirsin; büyük olan hiçbir şeye sahip olamadığımı hiçbir zaman. Sana sahip olamadığım gibi... Ait olamadığım gibi sana...

Üç-beş gün geciktirdiğim (vakit bulamamak veya üşenmek değil bu gecikme sadece gereken cesareti bulamamak de sen ona) fakat asla unutmadığım bir günü yazıyorum bu gece sana. Bir gecemi daha sabaha bağlarken, şarabımı sana açtım. Yine, bir kez daha, her zaman olduğu gibi, bu gece de adınla değdi şarap dudaklarıma.

"Seneye bugün!" demiştik geçen sene. "Seneye bugün nerede, ne yapıyor olacağız? Kimler olacak yanı başımızda, kimlerin kokusunu çekeceğiz burnumuza? Hatırlayacak mıyız bugünü? Bir hatıra lazım mı yarınlara?" Tüm bu sorulara karşılık, samimi bir öpücük almıştım yanağıma. "Seneye bugünü hatırlayalım." diye.

Seni bilemem ama bak bu satırları yazıyorum şimdi sana. Aslına bakarsan; Ekim'in son 2 gününden beri kafamda yazıp yazıp siliyorum sayfalar dolusu kelimeleri. Sildikçe de daha çok güçleniyor silinenler. Bu kadar gecikmemin sebebini de bir tek sen biliyorsun aslına bakarsan. Yalnız sen.

Çünkü ben;

Sana söylemekten hiçbir zaman çekinmediğim gibiyim. Cesaretimi kaybettim ben uzun zamanlar önce. Uzun zamanlar önce seni kazanıp, kısa zamanlar önce seni kaybettiğim gibi tıpkı. Kaybettiğim ama unutmaya da kıyamadığım gibi. Söylediğin hiçbir söze doyamadığım gibi.

O gün ben; açmadım şarabımı. Yakmadım mumlarımı. Sadece o şarkıları dinledim. Seni anlatan ne kadar şarkı varsa tek tek dinledim. Simsiyah çıkmış tek kare fotoğrafımıza yüzünü çizdim sabaha kadar. Mutlu gibiydin. Belki de öyleydin. Belki de ben, her güzel şeyi mahvettiğim gibi o mutluluğu da katlettim. Belki de sen sebep oldun. Belki hiç gelmemişken, geçerken uğramalarını geldin saydım ben. Kimseye de açamadım ağzımı. Seni kimselere söyleyemedim. Bitme diye sakladım kalbimin en derinine ve fark etmeden ben bitirdim seni belki de. Özür dilerim; bendeki seni değil, sendeki beni bitirdim ben. Belki sen, hiç istemedin beni.

Ne çok belki dedim. Çok fazla adını söylediğim gibi tıpkı. Sabahladıklarımız gibi bazen de. Konuşamadıklarımız gibi. Gözlerimize anlattırdıklarımız gibi.Yarım bıraktığımız her şey gibi çok işte. Sadece hayalini kurduğumuz şeyler de diyebiliriz. Az olduğunu söyleyemez hiç kimse.

Ve işte seneye bugün... O zaman dilimimiz işte. O günler bugünler işte. Birazcık da sözler var ufak tefek. Belki de hala zamanı vardır bazı şeylerin. Belki hala dürüst kalmışızdır ve biz kazanmışızdır.

Yine belki dedim fazlasıyla.

Bir maydanozdan başka ne beklenir ki zaten...

:) :) :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Fotoğraf Karesi

Olmuyor

Sana Rağmen