Alkımın Güneşi "Bölüm 14"
Çayı demledikten sonra hızlıca odayı toplayıp salondaki mont
yığınına el attım. Üşenmeden hepsini tek tek topladım. Hatta sonra oturup oje
sürdüm bir de. Birazdan çıkarım diyen Gökmen bir saat geçmesine rağmen hala
gelememişti. Her zamanki haliydi ve ben bu duruma fazlasıyla alışmıştım.
Bir demlik
çayı bitirip, Google Earth’de bütün sahilleri tek tek dolaştıktan sonra Maya’nın
banyo yapmış fotoğrafı telefonuma geldi. Gönderen Güneş’ti. Maya’yı
yıkamışlardı ve peşi sıra da ses kaydı yolluyordu. Anlaşılan Koray’da parti
başlamıştı şimdiden. Üzerimi değiştirdikten sonra Koraylara geçtik. Hala ıslak
olan Maya tarafından uzunca bir süre yalandıktan sonra Koray’ın odasına
geçebildim. Güneş bilgisayarın başındaydı. Kafasını çevirip baktığında kaş
gözle “Konuştunuz mu?” diye sormayı başardım. O da “Evet” anlamında başını salladı.
Ben yine aynı kaş gözle “Durumun ne olduğunu” sordum ve sıkıntı olmadığını
öğrendim. Rahat bir nefes alıp Koray’ın balkonundaki kırmızı koltuklardan
birine yerleştim. Ceketimin cebindeki ezilmiş Camel paketini çıkarıp bir sigara
yaktım ve sonbaharın son günlerinin tadını çıkarmaya başladım. Kasım ayındaydık
ve henüz akşamüstü olmuştu. Ilık ılık esen bir rüzgar vardı dışarıda. Gökmen
kahveyi de elime tutuşturunca tam anlamıyla Tumblr kızlarından olmuştum.
Arkama
yaslanmış sigaramı bitirmek üzereyken Gökmen de gelip karşıma oturdu. Başta hiç
konuşmadık. O da sessizliği dinler gibiydi. Daha sonra içeri geçti ve Güneş
geldi onun boşalttığı yere. Vardiya mı yapıyorlardı anlamadım ama çok da
umursamadım. Tam gözlerimi yeniden kapatacakken Güneş’in boynundaki iz
dikkatimi çekti. Kahretsin! Kahve fincanını kenarı bırakıp Koray’a da fark
ettirmemeye çalışarak Güneş’e doğru eğildim.
-Güneeeşş!
Boynun kızarmış!
Sinsi sinsi
güldü Güneş. Hiç hoşuma gitmemişti bu gülüşü. Arkasından bir piçlik çıkacağı
çok belliydi.
-Sen yaptın
ya!
Bingo! Evet
ben yapmıştım. Ama kızaracağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Üstelik o kadar
da uğraşmamıştım ki! Bir kez öpmüştüm sadece boynundan. Tamam biraz tadına
bakmak istemiş olabilirim. Ama bu kadarını asla yapmış olamam! Elbette ki
yapmıştım işte. İnkar etmeye gerek yoktu. Peki bunu Koray görmüş müydü?
-Bilmiyorum.
Bir ara bakar gibiydi ama bir şey söylemedi. Gördüyse de gördü canım napalım?
Tabi ya!
Gördüyse de gördü ne yapalım? Bunu söyleyen Güneş’se sıkıntı yok elbette.
Arkamda kapı gibi Güneş var işte. Koray kim ya? Heheytttt!
Bir süre
sonra Gökmen geldi. Güneş’i oturduğu yerden kaldırıp benim yanıma yolladı ve Güneş
tıpkı sevgilisinin yanına oturuyormuş gibi geldi yanıma. Biz balkonda
kaynatırken selfie üstüne selfie çekerken Koray biz yokmuşuz gibi yatağında
mışıl mışıl uykuya dalmıştı. Nasıl bir
misafirperverlikti bu anlam veremedim. Besbelli Güneş’le bana en çok da bana
tavır yapıyordu. Ama kimin umrundaydı ki?
Açlıktan
midemize kramplar girmek üzereyken yemeksepetini açıp bir çırpıda
BurgerKing’den 4 tane menüyü yapıştırdım. Onayladıktan sonra söyledim
bizimkilere de. Yoksa onun sapı bunun çöpü diye yarım saatte veremeyecektik
siparişi. Sipariş geldiğinde Koray’ı hamburger kokularıyla uyandırdık. Elbette sinirliydi
uyandığı için ama karşısında hamburgeri görünce süt dökmüş kediye döndü
garibim. Gerçi Güneşlerin evinde annesinin yaptığı tencere tencere yemekler
vardı ama kim gidecekti şimdi oraya kadar?
Menülerimizi
saniyeler içinde yok edip sözleşmiş gibi aynı anda sigaralarımızı yaktık
arkamıza yaslanırken. Gökmen bilgisayardan yine o club müziklerinden birini
açtı ve ben sinirlendiğimi belli etmemeye çalıştım.
-“Bir
şeyler mi yapsak bu gece?” dedi Güneş. İzmir’e geldiğinden beri Alsancak’ın
buram buram alkol kokan sokaklarına girmemişti henüz. Hoş! İstanbul’da o parti
senin bu parti benim koşturmuştu ve bu yüzden İzmir’de nereye götürsen
beğenmeyeceğine adım kadar emindim.
-Bugün
Pazartesi ama?
-Eee
nolmuş?
-Alsancak’ta
bir şey yoktur yani. Onu söylemeye çalışıyorum. Hiçbir yerde hiçbir şey yoktur
hatta. Cuma ya da Cumartesi olsa neyse. Ya da Çarşamba.
-Çarşamba
ne alaka?
-Halk günü
Çarşamba. Partiler filan Çarşambaları olur genelde.
-Haa.
Haa ya.
Koca koca hafta sonlarını geçirdik de evde yayıla yayıla bir tanesinde bile
hadi dışarı çıkalım deme şimdi kalk Pazartesi akşamı gecelere akmak iste. Yok
öyle canım! Ben çıktım mı gidip bir bira içip evime dönemem. O kadar
hazırlanacağım, makyaj yapacağım, süsleneceğim, saatlerce ne giyeceğimi düşüneceğim
sonra bir biraya tamam diyeceğim. Yok paşam almayayım ben.
Koray’ın
evinde yine aptal aptal takılarak geceyi bulmuştuk. Artık gerçekten çok
sıkılmıştım. Bir film falan izleseydik bari. Nerdeeee…
-Ben eve
geçiyorum.
-Niye
noldu?
-Bir şey mi
olması lazım? Saat gece yarısı ve benim canım sıkıldı artık.
-Ooo Alkım
Hanım bizden sıkılmış beyler.
Hadi
bakalım. Güneş yine götünden anlamıştı söylediğimi. Acaba yanından ayrılmamamı
falan mı istiyordu? Tabii ya dayanamıyordu bensiz kalmaya. Ahh bebeğim benim!
Ben de dayanamıyordum da Koray’ın iğneleyici bakışlarına maruz kalmaktan da
gerçekten yorulmuştum artık. Üstelik bir ara beni kenara çekip Güneş’in
boynundaki izi sormuş ve Güneş’in ona her şeyi anlattığını söylemişti. Açıkçası
ne Koray’a güvenebilirdim bu konuda ne de Güneş’e. Belki de Koray beni
yemlemişti ve ben yemiştim. Sonra salak gibi konuşmaya başlamıştım. Boka
battığımı fark edince de Koray’a bağırmaya başlamıştım.
-Karışma
artık benim hayatıma.
-Seni
düşünüyorum ben.
-Düşünme!
Bugüne kadar düşündün de noldu?
-Alkım Güneş
bir erkek!
-Koray biz
birlikte olmadık! Öyle olsa birlikte de olurduk!
-Yarın öbür
gün bana gelip bir daha Güneş diye ağlama sakın. Yüzüne dahi bakmam yoksa.
-Ağlamam
merak etme. Biz mutluyuz Güneş’le.
-Sen öyle
san.
Güneş’in Koray’a
benim hakkımda bir şeyler anlatmış olma ihtimalini düşünmüyordum. Yani daha dün
gece sarmaş dolaş uyumuşken bugün tutup da Alkım’a bir şey hissetmiyorum demiş
olamazdı. Hissediyorum da dememiştir herhalde. Yani açmamıştır bence ağzını. Umarım
yani. İnşallah. Nolur açmamış olsun!
Yorumlar
Yorum Gönder