Alkımın Güneşi "Bölüm 10"
Güneş’in telefonu girişteki masanın üzerindeydi. Bildirim
sesi geldi ve Güneş koltuktan kalkıp telefonuna yöneldi. Resmen ağır çekimde
oluyordu her şey. Mesajı okudu, telefonu kapatıp masaya geri koydu, boğazını
temizledi, mutfağa gidip su içti veeeee …….
İşte ben o
an gözlerimi kapattım. Kesin kızacaktı, ters tepki verecekti ya da ne bileyim!
Belki de evi terk edecekti. Napmıştım ben? Neyime güvenmiştim acaba? Hani
arkadaş olacaktık? İnsanlar arkadaşlarıyla sarılıp uyur mu hiç? Ne
saçmalıyordum ben? Kaybetmiştim işte onu. Bir daha asla bakmayacaktı yüzüme.
Şimdi de kapıyı çarpıp gid….
-Kay
bakalım kenara.
Güneş’in
sesi miydi o? Uyuyakalıp rüya mı görmeye başlamıştım acaba? Belki de bu mesajı
bile rüyamda yazmıştım ona? Tamam, şimdi sakin olmalıydım. Sakinleşip yavaşça
gözlerimi açmalıydım. Yok artık ya! Hayır olamaz! Aman Tanrım! Dur bir de
çimdireyim kendimi. Ahhhh! Acıdı. Gerçekmiş! Güneş karşımda duruyordu. Küçük
gözleriyle kocaman gülümsüyordu bana. Şaşkınlığımı gizleyemedim. Hiçbir şeyimi
gizleyemezdim ki zaten! Yavaş yavaş duvar tarafına doğru geçtim tek kişilik
yatağımın. Güneş yorganı açıp yanıma uzandı. Kolunu kafamın altına koydu. Her
şey benim kontrolüm dışında gerçekleşiyordu. O emri veriyor ben yapıyordum
resmen. Çünkü hala inanamıyordum. Başımın Güneş’in göğsüne yaslandığını fark
ettim. Nasıl da güzel kokuyordu! Nasıl da özlemiştim! Usul usul içime çekmeye
başladım kokusunu. Sol kolum özürlü gibi kendi kendine bir yerlerde
katlanmışken sağ kolumu yavaşça Güneş’in karnına koydum. Dümdüzdü! Daracık
tişörtünden gördüğümden daha düzdü hatta! Sonra güldüm. Neyin nesiydi acaba?
Tüm bu olanlar ve böylesine güzel bir anda gelen böylesine aptal bir kahkahaya
sebep olan neydi ki?
-“Noldu,
neden güldün?” dedi Güneş benim gülüşüme gülerek.
-Hiç öyle.
-Söyle
söyle var sende bir şey.
-Koray
geldi aklıma.
-Neden?
-En son
ağır konuşmuştu bana. Güneş’le bir daha yakın olduğunu görmeyeyim, duymayayım
diye.
-O
nedenmiş?
-Arkadaş
olma kararı aldık ya. O nedenden.
-Eee? Arkadaşsak
da sevgiliysek de bundan ona ne?
Doğru mu
duymuştum? Arkadaşsak da sevgiliysek de mi demişti Güneş? Acaba hala şansımız
var mıydı? Olabilir miydi böyle bir şey? Lütfen olsun! Nolur olsun! Nolur!!!
-Iıı şey
evet orası öyle. Ama yine de Koray bilmesin olur mu?
-Neyi?
-Birlikte
uyuduğumuzu…
-Merak etme
sen.
Eder miydim
hiç sen varken? Sen varken neyi merak ederdim ki? Göğsünde yatıyorken merak
edeceğim ne olabilirdi? Sırtın olabilirdi mesela. Bu tanıştığımız günden beri
özel ilgi alanımdı ve hala sırtına dair hiçbir fikrim yoktu. Ama karnından
emindim artık. Bir de boynundan… Aşk kokan bir boynun vardı da bundan haberin
var mıydı acaba senin? Ninni gibi atan kalp atışların vardı. Koruyucu bir
tavırla da belimi kavrayışın… Göğsünde huzurla geçen uykular ve büyülü rüyalar
vardı.
Sen uykuya dalmıştın dalmasına da
ben bir tek saniyeni bile kaçırmak istemiyordum. İçime hapsetmeye çalışıyordum
kokunu. Uyandırmamaya özen göstererek saçlarını okşuyordum usul usul. İçimden
şiirler yazıyordum sana. Not etmek için hiçbir şey aramıyordum o an. Nakış
nakış yüreğine işliyordum her dizeyi. Yazdığım her şiiri içimden okuyordum
sana. Yumulu göz kapaklarına bakmaya doyamıyordum. Kirpiklerine baktıkça bir
şiir daha kopuyordu gönlümden. Sonra ne idüğü belirsiz gözyaşlarım akıyordu.
İçime ağlıyordum bu kez de. Hıçkırıklarımı yutuyordum, uyanma diye. Mutluluktan
ağlamayı hep merak etmiştim o güne kadar. Merak ettiğim bir kavram daha seninle
anlam buluyordu. Anlamsız olan her şeye seninle bir anlam yüklemeye başlar
oldum. Sen, puzzleımın kaybolan parçasından farksızdın benim için. Sen
gelmiştin ve gün doğmuştu dünyama. Eksik kalan her şey tamamlanmıştı. Hiçbir
şeyin yolunda gitmemesinin sebebi sendin. Hayatım seninle yoluna girecekti ve
öyle de oluyordu. Göğsünde geçirdiğim saatler bana bir armağandı resmen. Belki
bir dahası yoktu. Ya da ne bileyim işte! Nasıl yetmişti beni mutlu etmeye?
Arkadaş kalmak ve buna rağmen bir gece daha birlikte uyumak, nasıl doldurmuştu
dişimin kovuğunu?
Yorumlar
Yorum Gönder