Son Gün



Ben Çağla Sünbül. 23 buçuk yıldır yaşıyorum. 283 koca ay... Yaklaşık 8490 gün. Bu 8490 günün çoğunda kahkahalarımla inlettim ortalığı. Bazıları bundan rahatsız olurken bazıları benim mutluluğumla heyecanlandı, eşlik etti kahkahalarıma, tebessümlerle izledi.

Gülmek! Kahkahalarla! Bir büyük devirmişçesine çok gülmek... Önündekini, arkandakini, sağını, solunu düşünmeden içinden geldiğince mutluluğunu vurmak dışarı... Bir kadın için ne büyük onur! Bir kadının kahkahalarının eşlik ettiği masa ne şerefli masa!

Az bir çoğunluğunda ise etrafımı inleten; hıçkırıklarımdı. İç çeke çeke ağlamalarım, ses tellerimi kısacak tonda "Neden?" diye haykırışlarım, yaptığım yanlışın ne olduğunu bulma çabalarım... Üç noktam yetmez size bu kısmı anlatmaya.

Basit bir matematik denklemi: Güldüğüm gün sayısı büyüktür ağladığım gün sayısından. Bir farkla! Yoğunlukları aynı değil. Birer saat güldüğüm üç güne yirmi üç saat ağladığım bir gün düşüyor mesela. Şimdi fark ettim de; durum içler acısıymış :)

Tam şuan ağlanan günlere bir yenisi ekleniyor; siz göremeseniz de. Belki hissedersiniz. Solunuza koyun elinizi. Kapatın gözlerinizi. Hah işte! O duyduğunuz hıçkırık benimkisi :)

Hangi noktada tepe takla olduğumu soracak olursanız; bilmiyorum. Bulabilsem toparlayacağım zaten. Bulmam çok da kolay değil. Hayatımın yanlışsız, hatasız hiçbir dönemi olmadı desem yanlış olmaz. Benim doğru olduğum noktalarda da karşımda adam olmadı zaten. Kaçıncı birada sarhoş olacağımı hesaplayan birer erkek bedeni oturdu karşımdaki sandalyede.

Sevdiğim adam hangi gün döneceğimi hesaplaya hesaplaya becerdi hemcinslerimi; benim evimde!

Saçlarım; sevdikleri kadınların saçları hayal edilerek okşandı.

Ellerim; tutulmadı yolda yürürken. Karşıdan sevdikleri kadın gelir belki diye.

Başım; kimsenin göğsüne layık olmadı.

Ben dedim ki: "Sevmeyi, sevilmeyi bilmiyor. Zaman içinde öğrenir." Yanlış! Sevdiği kadın değildim sadece. Allah' mıydım? Israrla kendimi sevdirmeyi denedim. Yeri geldiğinde Allah'ı bile sevmeyen insanlara basit, sıradan bir kadını sevdirmeye çalışmak dünyanın en saçma şeyiydi.

Bir insana herhangi bir şeyi 'zorla' sevdirmek zaten dünyanın en saçması! Sevmiyor arkadaşım. Seni de sana dair herhangi bir anıyı da sevmiyor.

Neden anlamıyorum?

Açım çünkü. O kadar sevilmedim ki! O kadar aldatıldım, o kadar incitildim, o kadar aşağılandım ki! Bir lokma sevgiye muhtacım. Birazcık ilgiye, bir güzel söze...

Ne mükemmel şey değil mi? Bu sırrı çözmek de ne basit şey!

Şimdi siz atıp tutuyorsunuz ya; olayın iç yüzünü de bilin az çok. Elbette bu haklı sebep değil. Yalnızca geçerli sebep :)

Şimdi Çağla neden selam vermedi derseniz; bi dönüp düşünün. Belki hayatımı, hayallerimi, açlığımı sikenlerden biri de sizsinizdir :)

Bence kesin sizsinizdir. Nişanınıza iyi bakın. Çünkü bitti. Artık gittiğimde "Sevgi ararken gitti." değil de "Sevgiye aç gitti." dersiniz arkamdan. Evet açım. Bir damla sevgiye hala açım. Ama o iğrenç hayallerinize asla bulaşmayacağım.

Ben Çağla Sünbül. Bu da; hıçkırıklarımı dinledğiniz son gündür.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Fotoğraf Karesi

Olmuyor

Sana Rağmen