Yalnızlığın Mumu



Ne kadar mutluysam, o kadar mum yanardı benim küçük ahşap masamda. Ne kadar fazlaysak, o kadar kadeh konurdu. Bazen bir kişi bütün kalabalıklara bedel olurdu. Sabaha kadar yanardı mumlarımız. Sabaha kadar şarap kokardı saçlarım.

Düşlerim, avuçlarım şarap kokardı. Şarap demek; huzur demekti benim sözlüğümde. Yanında ancak huzur vereni varsa açılırdı en güzel şişeler. Öyle herkesle içilmezdi. Ben içmezdim. Sol yanımı aralamayı başarmış insanlar otururdu bu masaya.

Kimin oturacağını da kimin kalkacağını da ben seçtim her zaman. Yalnızlığı seçmemiştim. Tek başıma en güzel kokulu şarapları içeceğim aklımın ucundan bile geçmemişti.

Yanlış yaptığım bir şeyler var bir yerlerde. Biliyorum. Sadece yanlış yaptığımı biliyorum. Hala göremiyorum yanlışın ne olduğunu. Sıkmaktan ağrıyor artık yumruklarım. Sıkıp da bir yere indirememek yakıyor canımı. Kontrolsüzken, canımı yaksam da fark etmezdim. Etmezdim ve geçerdi her şey. Sıkılı kalmazdı yumruğum. Kendime geldiğimden beridir ki akmasın diye kanım, kalbimi yumruklarım. Sıkarım boğazını da kan kustururum bütün duygularıma.

Bunun yerine inseydi camlar, yolsaydım yine saçlarımı, aksaydı oluk oluk gözyaşlarım, daha faydalı olmaz mıydı be hayat? Ne istedin benden? Neyi paylaşamadık seninle de çok gördün gülüşlerimi?

Bu gece bir tane mumum var. Yalnızlığıma yaktığım mum. Buruk mutluluklarımın hepsi bir tane mumdan fazla etmedi işte. Aşka açılan şarap, yalnızlıkla bitiyor bu gece. Her yudumunda biraz daha yakıyor boğazımı. Yakıyor da almıyor işte canımı.

Bir tane mum...
Yalnız bir tane...
Tıpkı benim gibi...
O da sönmek üzere...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Fotoğraf Karesi

Olmuyor

Sana Rağmen