Kayıtlar

şarap etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Son Sokak Lambası

Resim
Şarap; açılmak için aşk arar. Aşk olsun da açılıp buram buram kokutsun her yeri.  Şarap; en güzel aşka açtı bu gece kendini. Umutsuzluğa, hiçbir zaman gerçek olmayacak rüyalara, kurulup da enkaza dönüşü izlenen hayallere açıldı en güzel kokan şarap. Sana soyundu bu gece. Hiçbir soyunması bu kadar anlamlı olmamıştı. Affet beni. Seni unuttuğum yalanıyla kendimi kandırdım. Çok başarılıyımdır yalan söyleme konusunda. Bir kez daha başarmıştım. Söylediğim yalana herkesi inandırmıştım; kendim dahil. Yapamamışım. Affet cennetim. Seni unuttum diye başka kalpleri sürdüm yüreğime. Belki de seni unutayım diye. Başka evlerde uyandım, başka boyunlardan çektim içime aşkı.  Başaramamışım. Affet beni on sekizim. Sen diye tutmuşum avcuma kenetlenen incecik parmakları. Gözlerini sen yerine koyup da bakmışım en derinlerine. Kokunu başka adamlara yakıştırmışım. Olmamış, yapamamışım. Çocuk yanım, affet. Sen sanıp da bakmışım sokağımı terk eden adamların peşinden. Bakarsam; s

Umut Yeşili

Resim
Önümdeki boş sayfaya bir o kadar dolu bir kalple bakıyorum saatlerdir. Kalem parmaklarımda döndü bir bir. Defalarca... Saatlerdir kalem, her iki parmağımın arasını dolaştı. Karalanmadı kağıt. Kalbimin dilini beynim çözemedi ilk defa. Saatlerdir konuştuğu dili anlamaya çalışıyor. Şimdiyse bir şeyler saçmalanıyor. Yalnızlık vardı. Umutsuzluk... Bir huzursuzluk da vardı. Güzel rüyalar vardı sonra. Gerçekler ne kadar acıysa rüyalar o kadar güzeldi. Yalnızca sevgi yoktu, aşk yoktu. Güzel bakan bir çift göz yoktu mesela. Yatağın boş tarafı vardı. Bir nefes eksikti ensemde. Başımın altında bir omuz... Avuçlarımda bir avuç eksikti ve benim nefesim eksikti en çok. En çok ben eksiktim. Kahvaltıda bir bardak çay eksikti. Akşamları bir kadeh şarap. Yağmurlarda bir tutam kahve kokusu eksikti. Ruhum eksikti bir de. Güzel olan her şey eksikti. Sonra sen geldin. Aylardır bekliyormuşum gibi bir çırpıda üstüne giyindin "Bayım"ı. İncecik parmaklarını yüzüme düşen her saç

Yalnızlığın Mumu

Resim
Ne kadar mutluysam, o kadar mum yanardı benim küçük ahşap masamda. Ne kadar fazlaysak, o kadar kadeh konurdu. Bazen bir kişi bütün kalabalıklara bedel olurdu. Sabaha kadar yanardı mumlarımız. Sabaha kadar şarap kokardı saçlarım. Düşlerim, avuçlarım şarap kokardı. Şarap demek; huzur demekti benim sözlüğümde. Yanında ancak huzur vereni varsa açılırdı en güzel şişeler. Öyle herkesle içilmezdi. Ben içmezdim. Sol yanımı aralamayı başarmış insanlar otururdu bu masaya. Kimin oturacağını da kimin kalkacağını da ben seçtim her zaman. Yalnızlığı seçmemiştim. Tek başıma en güzel kokulu şarapları içeceğim aklımın ucundan bile geçmemişti. Yanlış yaptığım bir şeyler var bir yerlerde. Biliyorum. Sadece yanlış yaptığımı biliyorum. Hala göremiyorum yanlışın ne olduğunu. Sıkmaktan ağrıyor artık yumruklarım. Sıkıp da bir yere indirememek yakıyor canımı. Kontrolsüzken, canımı yaksam da fark etmezdim. Etmezdim ve geçerdi her şey. Sıkılı kalmazdı yumruğum. Kendime geldiğimden beridir ki akmasın di

Sorgulamalar

Resim
Buradaki insanlar tertemiz... Onları tanıdıkça şehirdeki insanlık ağır gelmeye başladı. Sorgulamaya başlar oldum bazı değerleri.  İyi olmak nedi? Nasıl bir şeydi? Karşılıksız, bir kuruş talep etmeden evini açan, ekmeğini bölen bu insanlar neyin nesiydi? Bu teyzeler neleri görmüştü? Nedendi herkesi kendi çocuğu gibi sevmeleri? Nasıl kurulmuştu bu köy dağların arasına? Elektriğin olmadığı bir gün, nasıl böylesine güzel geçebilirdi?  Sessiz, sakin; tüten her bacanın altında gözlemelerin piştiği mekanlar... Lüks olmayan, derme çatma ama suyuna kadar her şeyin lezzetli olduğu küçük mekanlar... Nerede bulabilirdin bu huzuru? Başka hangi şehir, hangi köy verirdi bu rahatlığı sana? Karşılıklı her mekanda nasıl sarhoş olacak kadar bedava şarap içebilirdin?  Ve hangi köpek başını okşadın diye gelip yatardı kucağına? Şirince