Kayıtlar

Alkımın Güneşi "Bölüm 19"

Resim
                        Size gece hayatının en önemli kuralından bahsedeyim: Sevdiğiniz adamla eğlenmeye gittiyseniz, ona güvenseniz de güvenmeseniz de masada bırakıp tuvalete gitmeyin. Gidecekseniz de bir an önce dönmeye çalışın. Geldiğinizde istemediğiniz manzaralarla karşılaşabilirsiniz çünkü.             İnci Koray’ın kollarından bir şekilde kurtulmuş kendini çoktan Güneş'in kollarına atmıştı. Koray'la dans ederken gülümsemeyen kız, Güneş'in kollarında kahkahalara boğuluyordu. "Bu da neyin nesi?" dercesine Koray'a baktım.             -Tutamadım. Sen gider gitmez Güneş'in kollarına atladı.             -Nasıl ya? Oğlum bırakmasaydın?             -Napim elimden bu kadarı geldi. Tamam siktir et gece uzun daha.             O sırada Koray çalan telefonu açmak için kapıya çıktı. Gökmen tuvalete gitti. Güneş ve İnci kahkahalar eşliğinde dans ederken ben masadaki çerezlere gömdüm kendimi. Avuç avuç yemeye başladım. Sonra gözüm karşımd

Alkımın Güneşi "Bölüm 18"

Resim
            Uzun zamandır ertelenen Alsancak planımızı sonunda gerçekleştirmeye karar verdik. Üstelik bu plan en yoğun olacağım günün akşamına konuldu. Yapılmayı bekleyen bir sunum vardı ve ne kadar zamanımı alacağı da meçhuldü. Sonrasında da yemek falan derken akşam olacaktı zaten. Bir de üzerini değiştirmesiydi, makyajıydı ohooo siz gidin eğlenin almaya gelirim ben gibi bir şey olacaktı.             Tabi ki de böyle olmadı. Söz konusu Güneş'se ben her zaman hazırdım zaten. Hazır olurdum. Olmak zorundaydım. Sonuçta o Güneş'ti. Bekletmemeliydim. Bir problem çıkmamalıydı.             -Akşam sekiz gibi çıkarız o zaman Buca'dan?             -Tamamdır.             Sonunda gidiyorduk. Günlerdir ertelenen, bir türlü gerçekleşmeyen plan sonunda gerçek olmak üzereydi. Allah'ım çok heyecanlıydım! Göz göze dans edecektik şimdi. Ben çaktırmadan sarılıyor ayağına öpecektim falan onu. Herkes bizi sevgili sanacaktı. Belki de bu gece artık sevgili olacaktık?

Alkımın Güneşi "Bölüm 17"

Resim
             Ertelediğim alarmların üzerine akşamdan tembihlediğim annem ve babam da uyandırmak için peş peşe arayınca artık kalkmak zorunda kaldım. Tabi bu da çok zor oldu. Hem ruhen hem bedenen. Güneş öyle bir sarılmıştı ki uzanıp telefonu bile çok zor aldım. Üstelik uykusu da çok ağırdı. Telefon susmadığı halde Güneş hala mışıl mışıl uyuyordu. Uyanmayacağını bildiğim halde parmak uçlarımda odaya gittim. Dakikalarca ne giyeceğime baktıktan sonra her zamanki gibi kot tişört yapmaya karar verip banyoya geçtim. Duşa girdiğim anda acı gerçekle karşılaştım. Sular kesik! Saçlarımdaki yağdan 2 kilo patatesi çok rahat kızartırsın yani o kadar diyeyim. Bu halde nasıl gideceğim ben okula ya? Çok da önemli bugünkü ders. Off!             Küfür ede ede duştan çıkıp giyindim yeniden. Aynanın karşısında hem kendime hem kaderime sövmeye devam ettim. Bir çırpıda saçlarımı her kızın kurtarıcısı olan balerin topuzu yapıp yanlarından küçük tutamları çıkardım. Bir parfüm bulutuyla salona girdi

Alkımın Güneşi "Bölüm 16"

Resim
             Koray geri geldiğinde ağzını açıp tek kelime etmedi. Çoktan film moduna girmiştik biz. Koray da yanımıza oturdu. Güneş’le aramda Gökmen vardı. Ne diye aramıza girmişti anlamamıştım ama bu gece şansımı daha fazla zorlamak da istemiyordum. İyiydi böyle. Güneş zaten uyuyordu. Filmi bile izlemiyordu.             Film bittiğinde eve gidiyorum diye ayaklandım ben. Güneş hala uyuyordu. Aklıma bir şey gelmişti. Güneş’i uyandırdım.             -Senin sabah sınavın var dimi?             -Ne sınav mı ııhh evet.             -O zaman bana gel istersen. Benim de dersim var. Uyuyakalmazsın bu kez.             -Haa? Yok ya çok üşendim. Gelmeyeyim.             -Tamam sen bilirsin.                         -İyi geceler canım.             Neeeey????? Canım mı??? Güneş bana canım demişti! İlk defa canım demişti bana. Aman Allah’ım!!! Canıydım tabi ben onun. Her şeyiydim. Yakında da sevgilisi olurdum. Sonra da karısı. Mutlu mesut yaşardık işte.        

Alkımın Güneşi "Bölüm 15"

Resim
            Eve geçtiğimde sinirden delirmek üzereydim sanki. Koray her zamanki gibi beni sinirlendirmeyi başarmıştı. Küçük bir ağlama krizi geçirdikten sonra kahvemi elime alıp bilgisayarın karşısına geçtim. Gözyaşı döktüğüm zamanlarda genellikle bir şeyler karalardım. Ancak böyle geçerdi kalbimdeki sızı. Bu kez de ezbere bildiğim bir şarkının sözlerini yazıyor gibi upuzun bir metin oluşturup taslağa attım. İlk defa yayınlamadım o gece. Sanırım bu kadar zayıf olduğumu göstermek istemedim kimselere. Hoş! Günde 5-6 kişiden başkası da okumuyordu ya zaten yazdıklarımı. Neyse… Kahvem bitince koltuğa uzandım. Başta her ne kadar uzanmış olsam da bir süre sonra uyuyakaldım. Sabah daha doğrusu öğlen bitmek üzereyken her yerim tutulmuş bir şekilde uyandım.             Berbat görünüyordum. Yüzümdeki makyajım dağılmış, saçlarım yağlanmakta boyut atlamış (bir gecede üstelik) gözaltlarım birer alışveriş torbasına dönmüştü. Depresyon müziklerinden yaptığım listeyi bilgisayardan son ses oy

Alkımın Güneşi "Bölüm 14"

Resim
                      Çayı demledikten sonra hızlıca odayı toplayıp salondaki mont yığınına el attım. Üşenmeden hepsini tek tek topladım. Hatta sonra oturup oje sürdüm bir de. Birazdan çıkarım diyen Gökmen bir saat geçmesine rağmen hala gelememişti. Her zamanki haliydi ve ben bu duruma fazlasıyla alışmıştım.             Bir demlik çayı bitirip, Google Earth’de bütün sahilleri tek tek dolaştıktan sonra Maya’nın banyo yapmış fotoğrafı telefonuma geldi. Gönderen Güneş’ti. Maya’yı yıkamışlardı ve peşi sıra da ses kaydı yolluyordu. Anlaşılan Koray’da parti başlamıştı şimdiden. Üzerimi değiştirdikten sonra Koraylara geçtik. Hala ıslak olan Maya tarafından uzunca bir süre yalandıktan sonra Koray’ın odasına geçebildim. Güneş bilgisayarın başındaydı. Kafasını çevirip baktığında kaş gözle “Konuştunuz mu?” diye sormayı başardım. O da “Evet” anlamında başını salladı. Ben yine aynı kaş gözle “Durumun ne olduğunu” sordum ve sıkıntı olmadığını öğrendim. Rahat bir nefes alıp Koray’ın balkon

Alkımın Güneşi "Bölüm 13"

Resim
           Sabah uyandığımızda öğrenci evlerine çok fazla gelecek güzellikte bir kahvaltı masasıyla göz göze geldim. Güneş hala yanımda yatıyordu ve kahvaltıyı hazırlayan Gökmen’di. Şaka gibi! Benden daha mutlu ve heyecanlıydı sanki. Ona baktığımı görünce kocaman bir tebessümle Güneş’i uyandırmamak için sessiz bir “Günaydın” armağan etti bana. “Aynısından!” dedim ben de gülümseyerek. Sonra Güneş’e baktım. Bana dönüktü. Sağ kolunu yastığın altından geçirmişti ve sol kolunu da belime atmıştı. Kalkmak için doğrulduğumda hızlı bir hamleyle beni yatağa geri çekti. Hiç problem değildi. Böylesi daha güzeldi zaten. Sonra yastığın altındaki kolunu belime doğru indirdi ve gerinirken beni daha sıkı kavradı. Güç bela gözlerini aralayıp bana baktığında yüzüne bir tebessüm yerleştirdi ve “Günaydın!” dedi. Gün aymıştı gerçekten. Cennetim yanı başımda gözlerini açmıştı yepyeni bir güne. Belki yepyeni bir aşka? Belki de artık birlikteydik biz? Evlenirdik belki? Ona benzeyen müthiş yakışıklı bir