Kayıtlar

Alkımın Güneşi "Bölüm 46"

Resim
          Selin gittikten sonra istemeye istemeye de olsa salonun köşesine yerleştirdiği abajuru açıp ışığı kapattım. Abajurun salonu aydınlatmasına mumlar da yardım ediyordu. On altı tane mumun (Çok abartılı olduğunu düşündüğüm için ısrarla sayısını belirtiyorum.) alevlerinin tavanda dans edişini izlemekse muhteşemdi. Bir görüntü bu kadar mı huzur verirdi insana ve böylesine umutla sarar mıydı dört bir yanını?             Ben alevlerin dansını izlerken kapı çaldı. Her zamanki gibi kalp atışlarım değişmiş, elim ayağım uyuşmuştu. Bu hep böyle mi olacaktı ya? Ben bu adamın karşısında sakin sakin duramayacak mıydım hiç? Bir yerlerim illa da uyuşmak zorunda mıydı yani? Kapının önüne gittiğimde birazdan kalbimin duracağını düşünüyordum artık. Soluk alışlarım bile hızlanmıştı. Göğüs kafesim hızlı hızlı kalkıp iniyordu. Kalp krizi geçirmeden kapıyı açmam lazımdı artık. Son kez boğazımı temizleyip, saçlarımı ve elbisemin eteğini düzeltip yüzüme bugüne dek kimsenin görmediği; en özel

Alkımın Güneşi "Bölüm 45"

Resim
-Bu akşam müsait misin? Kalbimi yerinden söküp boğazımda saniyede bilmem kaç ritimle atmasına neden olan mesaj iki gün sonra gelmişti nihayetinde. Öğle vaktiydi. Her şeyi hazırlamam için yeteri kadar zamanım olacaktı. Hoş! Bir saat sonra geliyorum dese de hazır olurdum zaten ben. Güneş’im sonunda benim olmaya geliyordu. Sonsuza dek üstelik. -Evet müsaitim. -Tamam o zaman akşam sekizde sendeyim. Şarap içeriz dimi? Şarap mı demişti o? Bildiğin şarap yani. Hani romantik akşam yemeklerinin tamamlayıcısı olan şarap… İçeriz tabi Güneş’im. İçmez olur muyuz? Sen şarap içersin ben şarap niyetine gözlerini içerim. En çok da ben sarhoş olurum ama. -İçeriz tabi. Güneş’le akşamı kararlaştırdıktan sonra Selin’i aradım hemen. -Koş kızım koş! Güneş geliyor bu akşam. Karşılıklı bağrışlar, çığlıklar ve benim mutluluk gözyaşlarımın sonrasında Selin nihayetinde gelebilmişti. Bu akşam benim zafer yemeğimdi. Aylarca geceme doğurmak için sancısını çektiğim güneşimi niha

Alkımın Güneşi "Bölüm 44"

Resim
İki haftalık zorlu sınav maratonumu bitirdiğimde Güneş’ten hala ses çıkmamıştı. Koray zaten vefasızdı, arayıp sormazdı. Güneş de ne Koray’ı ne de beni aramıştı. Gökmen de kayıplardaydı. Bir şeyler dönüyordu. Bu kadar suskunluk hiç hayra alamet değildi. Artık hiç yoktan Gökmen’i arayıp bir şeyleri yoklamam gerekiyordu. -Nasıl gidiyor canım? Sesin soluğun çıkmıyor? -Asıl senin çıkmıyor. Sevgilinden bize vakit ayıramaz oldun. -O gece ayrıldık biz Poyraz’la. Çok da önemli bir şey değildi zaten. -Aaa ciddi misin? Şaşırmıştı. Ama şaşkınlığının yanı sıra bir de tereddüt vardı sesinde. Birazcık da endişe. -Niye noldu? Neyine şaşırdın bu kadar? -Ne bileyim kızım. Güneş defterini kapattın sanıyordum. -O defter hayatıma giren biriyle kapanacak bir defter değil canım. -Unutmaya çalışıyordun ama? -Napmaya çalışıyorsun Gökmen? Amacın ne? Bir şey mi biliyorsun? -Hadiii… Yine başladın deli deli konuşmaya. Ne bilicem kızım. Güneş İstanbul’da. Ben ayrıl

Alkımın Güneşi "Bölüm 43"

Resim
           Birkaç gün önce Selin’in aklıma soktuklarını düşünmezsek hayatım bütün sıradanlığıyla devam ediyordu. Sabah erken kalkıp okula gidiyor, yaklaşan sınavlar için derslere yoğunlaşıyordum. Akşamları yeni yemekler deniyor ve sebepsiz bir mutluluk taşıyordum. Güneş’i kabul ettiğim taktirde nasıl bir hayata adım atacağımı düşünüyordum. Belki de daha önce hiç tatmadığım mutluluklarla o zaman tanışacaktım. Belki de evlenecektik günün birinde? Güneş ve gökkuşağının aşkından dünya güzeli çocuklar doğacaktı belki. Belki de "Bulut"tan bir oğlumuz ve "Yağmur"dan bir kızımız olacaktı; gözleri cennet rengi olan. Hayat hiç olmadığı kadar güzel görünecekti gözüme. Mutluluktan ağlamanın ne demek olduğunu o zaman anlayacaktım.             Hayal kurmak güzeldi de Güneş’ten henüz ses çıkmamıştı. Ne bir mesaj gelmişti ne de aramıştı. Koray’a da gelmiyordu üstelik bir süredir. Selin’in söylediğine göre Koray’la da hiç konuşmamıştı o geceden sonra. Koray'daki vefas

Bunun Adı İtiraf, Bunun Adı İsyan

Resim
Kendime bir karakter yarattım. Sıfır kilometre... Nasıl yaptığımı sormayın. Yapamayacağımı da söylemeyin. Yaparım çünkü. İsteyen herkes başarabilir bunu. "Yıllarca aptal gibi kimliğimi arayıp gidip en boktan karakterin üstüne koydum." Tıpkı bu dizedeki gibi oldu. Kim olduğumu, ne olmak istediğimi, ne zaman mutlu olduğumu aradım yıllar yılı. Bulamadım. Hepsinde yamalı mutluluklarım oldu. Ağız dolusu kahkahalarıma birer kurşun sıkıldı her defasında. Sonra hiçbir zaman doğru düzgün çalışmayan beynim yine aptal adımlarından birini attı. Hepsini denemiştim mutlu olmak için. Denemediğim son bir vardı. Ne kaybederdim? "Dibi görmüşsen bir sonraki hamlen yukarı doğrudur." Batabileceğim daha fazla bir çukur yoktu. Ben zaten en dipteydim. Ne yaparsam yapayım kendimi daha fazla mahvedemezdim. Niye burada uzun uzun açıklama yapıyorum ki size? Kimsiniz siz? Ben dibi boylarken tuttunuz mu elimi? "Yapma!" dediniz mi bir gün olsun? Uzattınız mı elinizi? O y

Aşk Dolu Yürekler

Resim
Hadi geceye şarkı armağan edelim! Sonra bir yıldız tutalım gökten. Üzerine umutlarımızı yükleyelim. Umutlarımıza; sevdiklerimizi, hayallerimizi, gidenlerimizi... Gidenlerimize küfür edelim hadi! Gidip de dönmeyenlerimize, Elimizi bırakıp tutanlara başka elleri... Hadi güne cemre ekleyelim! Getirelim baharlarımızı iliklerimize. Ümitlerimize getirelim sevinçlerimizi. Sevdikçe ümit edelim daha çok. Daha çok sevelim kendimizi. Ele avuca sığmayan kalbimizi, Dünyaya kafa tutan benliklerimizi, Özgürlüğümüzü sevelim; daha çok. Hadi ekleyelim! Yeni doğan güne aşk ekleyelim. Kapımızdaki kedinin başını aşkla sevelim bu kez. Aynada kendi yüzümüzü sevelim. Bizi sevmeyen kim varsa sevelim. Öğretelim insanlığa sevgiyi. Hadi gidelim! Yola çıkalım; hemen, şimdi! Ne önemi var nereye gittiğimizin? Yol bizimdir! Bisikletimizin üzerinde bırakalım ellerimizi! Rüzgarı kucaklayalım; şefkatle. Yeni doğan bebeğin başını okşar gibi. Hadi şarkı söyleyelim; hep birlikte! Müzik

Alkımın Güneşi "Bölüm 42"

Resim
            Güneş’i görmediğim kaç gün geçirdim? Bilmiyorum. Bu zaman zarfında çoğunlukla Selin ve Koray’ın çocuğu gibi davrandım. Peşlerinden ayrılmadım, evlerinden çıkmadım.             Tuğçe’nin yeniden ortaya çıktığını ve bu kez Güneş’in ona aşık olmuş olabileceğini Selin’e anlattım. Kesin bir dille reddetti. Güneş’in Tuğçe’ye aşık olacağına asla inanmayacağını söyledi. Onun için bu durum imkansızdı. Tuğçe Güneş’in ideal eş kategorisine son sıradan bile giriş yapamazdı çünkü Selin’e göre. Benim içinse kötü olan her senaryo kabul edilebilir durumdaydı. Bu yüzden Selin’e fazla kulak asmadım. Ama oturup kendimle de konuşmadım. Yalnız kaldığım anlarda düşüncelerim beynimi kemirecekmiş gibi hissediyordum. Bu yüzden yalnız olmamak için elimden geleni yaptım. Sahte sevgilim Poyraz’la bile görüştüm. Bana yaranabilmek için kırk takla da atsa bir günden bir güne güldüremedi yüzümü. Yaptığımın doğru olduğunu asla söyleyemezdim. Ama birileri ömrüme önce güneşi doğurmuş sonra beni gü