Kayıtlar

Alkımın Güneşi "Bölüm 6"

Resim
            Sabah uyandığımda, bütün gün çuval taşıyıp üzerine sadece birkaç saat uyumuş gibi ağrıyordu bütün kemiklerim. Kalbimdeki sancıdan bahsetmiyorum bile. Cidden, kaç saat uyumuştum? Saate bakmamla yataktan fırlamam bir oldu. Yarım saat önce dersim başlamıştı ve ben, fazlasıyla devamsızlık yapmıştım. On beş dakika içinde evden çıktım ve koşa koşa okula geçtim. Henüz ara vermemişlerdi. Kapıda oturup sigara yaktım. Başımı kaldıramıyordum. Sanki herkes dün geceyi biliyordu. Acizliğimin, çaresizliğimin farkındaydı bütün insanoğlu. Sadece İzmir değil, dünyanın neresine gidersem gideyim, herkes her şeyin farkındaydı ve başımı kaldırdığım an dalga geçeceklerdi benimle. Uzun zamandır susan iç ses, susmaya devam ediyordu. Yokladım ama cevap alamadım. Anlaşılan, karışıp da daha da berbat etmek istemiyordu. Aslında bundan berbat olacağını da sanmıyordum ama iç sesim de olsa zorla konuşturamazdım.             Sigaramı içerken ayağımın ucundaki taş dikkatimi çekmişti. Onunla oynuy

Alkımın Güneşi "Bölüm 5"

Resim
            Güneş'i Gökmen'i ve Koray'ı görmeden birkaç gün geçirdim. Bu zaman zarfında Güneş, Gökmen'den telefon numaramı almış, mesaj atmıştı. Çok yoğun olduğum bir anda ısrarla yazıyordu üstelik. Elimden geldiğince cevap vermeye çalışsam da biraz geç oluyordu bu cevaplarım. O da üstelememişti daha sonra.             Alsancak'tan döndüğüm bir akşam, Koray'ı göresim geldi. Koray'a geçerken Güneş'i de bir yoklayayım da o da gelsin diye düşünüp peş peşe mesajlar attım. O cevap yazana kadar ben Koray'a gitmiştim ve çoktan sinirlenmeye başlamıştım Güneş'e.             -"Şans’ın burada ne işi var Koray? Güneş'le Gökmen nerede?" dedim yalnızlıktan gözyaşlarına boğulmuş güzeller güzeli kızı kucağıma alırken.             -Geçen gece gelmişlerdi, sabahına biri okula biri işe gitti, onu da bana bıraktılar.             -Geçen gece derken?             -İki gün önce işte.             -Şans iki gündür sende yani?

Alkımın Güneşi "Bölüm 4"

Resim
                   Sabahını ettiğimiz günün öğleden sonrasında anca uyanabildim. Aynada yüzümün halini görünce inanamadım. Resmen kendimi tanıyamadım o an. Uyumaktan şişmiş gözaltlarım ve dudaklarım duruyordu karşımda. Sonra bugün Güneş'in uğrayıp da karneyi alacağını hatırladım. Elim ayağım birbirine dolanmış bir şekilde güç bela duşa attım kendimi. Kaynar suyun altında haşlanmayı beklercesine dakikalarca daldım gittim küçücük duşun içinde. Neler düşündüm ne hayaller kurdum ben bile anlamadım. Aslına bakarsanız bu aralar hiçbir şeyi anlamıyordum. En başta kendimi. Acıktığımı ve saatlerdir hiçbir şey yemediğimi uzun uzun düşünmeden anlayamıyordum mesela. Ya da uyandığımda tahmin edemiyordum saatin kaç olduğunu. Hangi günü yaşadığımı, ne zamandır yaşadığım yerde daha fazla oksijen olduğunu çözememiştim. Kaldırımların bulut niyetine ayaklarımın altından kayıp gittiğini biliyordum bir tek. Ha bir de yaşamanın o mükemmel tadına varıyordum son zamanlarda.             Duşt

Alkımın Güneşi "Bölüm 3"

Resim
                        Bütün gece beynimi işgal eden onlarca düşünceden sıyrılamadığım için uyuyamamıştım da. Sabaha karşı kapanan gözlerim, akşamüstü anca açılmıştı. Gün yine bitmişti kahretsin! Ekmek de yoktu evde. Pijamalarla fırına da gidilmezdi ki. Sadece ekmek almak için evden çıkmak da nasıl zor geliyordu bana öyle.             Bu kez bitmiştim!             Nasıl da unutmuştum!             Nasıl uyumuştum bu saate kadar ya nasıl?             Yemek yapacaktım!             Bu saatten sonra nasıl yetiştirecektim peki?             Kahretsin!             Bir sigara yakıp sakinleşmeye çalıştım. Öncelikle saat henüz dörttü. Uyanmak için geç bir saat de olsa, akşam yemeğini yetiştirecek kadar vaktim vardı sanırım. Yani umarım vardı. Yetişirdi ya. Neden yetişmesindi? Sonuçta yemeğe çağırdım kişiler de yeni uyanmış sayılırlardı. Hatta hala uyuyor bile olabilirlerdi. Kahvaltı(!) yapacaklarını da düşünürsek; akşam yemeği sekiz-dokuz gibi yenecekti.

Alkımın Güneşi "Bölüm 2"

Resim
                     Oda, daire hatta bütün bina yüksek bir sesle uyanmaya yüz tutmuştu. Kıyamet mi kopuyordu ne oluyordu? Saat kaçtı ve bu ses neyin nesiydi?                         Koray; bizi uyandırmak için gece hayatı müziklerinden birini öğlen on iki gibi uyuduğumuz odada son seste açmıştı. Ne kıyamet kopmuştu ne başka bir şey... Ayıp denen bir şey vardı. Böyle uyandırılır mıydı insan?             Koray'ın bakışlarına göre ondan daha öte ayıp bir durum varmış ortada. Şaşkınlıkla gözlerini bana doğrultmuş bakıyordu gözlerimi açtığımda.             -"Ne var Koray? Kapat şu müziği uyuyoruz."             Uyuyor muyuz? Kim uyuyor benden başka? Yataktan doğrulmama engel olan şey de ne? Ahh! Gece yüz yüze uyuduğum adama popomu dönmüştüm ve sıkıca sarılmıştı bana. Sevgilisi mi sanmıştı acaba beni? Sahi var mıydı sevgilisi? Yoktur canım. Olsa bu kadar sıkı sarılmazdı herhalde. Lafa bak ya! Ne demek bu kadar sıkı sarılmazdı? Sarılırdı yine ama bu kada

Alkımın Güneşi "Bölüm 1"

Resim
Günlerdir kafam hayli dağınık, canım fazlasıyla sıkkındı. Uzun zamandır mutsuzdum aslında ama son olaylar daha fazla tetiklemişti sanki mutsuzluğumu. Ben yeteri kadar mutsuzken, daha fazlasını sunmuşlardı bana. İsteyip istemediğimi sormadan üstelik... Yalnız kalıp beynimdeki konuşmaları, komplo teorilerini ve bilumum senaryoyu dinlemek, her birine yenisini ekleye ekleye kendimi yiyip bitirmek istemiyordum. Alsancak'a geldiğimde kuzenimi arayıp yanıma çağırdım. Bir şeyler anlatacağımın farkındaydı ve en az benim kadar sabırsızdı. Başımın etini yedi resmen artık anlat diye. En sevdiğimiz kafeye gidip kahvelerimizi söyledikten sonra yavru bir kedinin mama isteyen bakışlarıyla gözlerini yeniden üzerime dikti.                         Bütün hikayeyi anlattıktan sonra ilk defa bir adama bu denli nefret beslediğimi fark ettim. Bu nefret; karşılaşabileceğim her sevgiden güçlüydü. Beynimi ele geçirdiği an, kurduğu planlara inanamamıştım ama nefrete zaafım vardı. Elbette ne isterse