Kayıtlar

roman etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Alkımın Güneşi "Bölüm 21"

Resim
           Yalan; benim canımı en çok yakan şeydir. Aptal yerine konulmak, bir şeyleri saklamaya çalışmak aşağılamanın farklı bir biçimidir. Hayatında bulunan her insan yapar bunu günün birinde. Canının acısı, o insana verdiğin değerle de doğru orantılıdır. Bir arkadaşının yalanı o kadar acıtmaz da dostunun, sevgilinin yalanı deler geçer kalbini. Kasıp kavurur, beynine ağrıları sokuşturur.             Soğuk bir güne sıcacık bir merhaba demiştim bu sabah. İstediğim noktada olmasak da yol kat ediyorduk Güneş'le. Bu ileride istediğim noktaya gelebileceğimizin sinyalleriydi elbette. Başka ne olacaktı ki canım? Bugün çok iyiyken yarın kötü mü olacaktık yani? Pehh... Sabah sporumu unutuyordum az kalsın. Bütün sosyal medyadan Güneş'in profillerini incelemem gerekiyordu. Belki gece bir şeyler karalamıştı. Ya da bir şarkı paylaşmıştı belki. Belki de bir fotoğraf... Siktir!!! Fotoğraf paylaşmış. Üstelik yanında da bir kız...! Bir dakika ya bu kız? Eee bu kız???            

Alkımın Güneşi "Bölüm 20"

Resim
          Yorgunluğun ve sarhoşluğun verdiği yetkiye dayanarak öğlen üç gibi anca uyanmıştım. Biraz daha uyuyasım vardı açıkçası. Bu kararımı uygulamaya soktuğum anda dün gece yaşananlar aklıma geldi. Sarhoş olmuştum! Hem de Güneş'in yanında! Rezil olmuştum resmen ya! Ama bundan daha önemli bir mesele vardı. Güneş'le yatmak istediğini çekinmeden söyleyen bir kaltak vardı ve o şuan Güneş'in evindeydi. Yataktan kalkmaya çalışırken Gökmen'i aradım. Uzun uzun çaldı, açan olmadı. Bir daha aradım. Sonra Güneş'i. Sonra tekrar Gökmen'i. İkisi de açmıyordu telefonlarını. Umudumu yitirmeye başlamışken Gökmen telefonu açtı.             -Hı?             -Oha! Uyuyor musun sen?             -Evet.             -Güneş?             -O da uyuyor.             -Kızlar?             -Sabah sekiz gibi gittiler.                         -Geleyim mi?             -Gel canım.             İyi de ne olmuştu da bu kızlar sabahın köründe gitmişler

Alkımın Güneşi "Bölüm 15"

Resim
            Eve geçtiğimde sinirden delirmek üzereydim sanki. Koray her zamanki gibi beni sinirlendirmeyi başarmıştı. Küçük bir ağlama krizi geçirdikten sonra kahvemi elime alıp bilgisayarın karşısına geçtim. Gözyaşı döktüğüm zamanlarda genellikle bir şeyler karalardım. Ancak böyle geçerdi kalbimdeki sızı. Bu kez de ezbere bildiğim bir şarkının sözlerini yazıyor gibi upuzun bir metin oluşturup taslağa attım. İlk defa yayınlamadım o gece. Sanırım bu kadar zayıf olduğumu göstermek istemedim kimselere. Hoş! Günde 5-6 kişiden başkası da okumuyordu ya zaten yazdıklarımı. Neyse… Kahvem bitince koltuğa uzandım. Başta her ne kadar uzanmış olsam da bir süre sonra uyuyakaldım. Sabah daha doğrusu öğlen bitmek üzereyken her yerim tutulmuş bir şekilde uyandım.             Berbat görünüyordum. Yüzümdeki makyajım dağılmış, saçlarım yağlanmakta boyut atlamış (bir gecede üstelik) gözaltlarım birer alışveriş torbasına dönmüştü. Depresyon müziklerinden yaptığım listeyi bilgisayardan son ses oy

Alkımın Güneşi "Bölüm 4"

Resim
                   Sabahını ettiğimiz günün öğleden sonrasında anca uyanabildim. Aynada yüzümün halini görünce inanamadım. Resmen kendimi tanıyamadım o an. Uyumaktan şişmiş gözaltlarım ve dudaklarım duruyordu karşımda. Sonra bugün Güneş'in uğrayıp da karneyi alacağını hatırladım. Elim ayağım birbirine dolanmış bir şekilde güç bela duşa attım kendimi. Kaynar suyun altında haşlanmayı beklercesine dakikalarca daldım gittim küçücük duşun içinde. Neler düşündüm ne hayaller kurdum ben bile anlamadım. Aslına bakarsanız bu aralar hiçbir şeyi anlamıyordum. En başta kendimi. Acıktığımı ve saatlerdir hiçbir şey yemediğimi uzun uzun düşünmeden anlayamıyordum mesela. Ya da uyandığımda tahmin edemiyordum saatin kaç olduğunu. Hangi günü yaşadığımı, ne zamandır yaşadığım yerde daha fazla oksijen olduğunu çözememiştim. Kaldırımların bulut niyetine ayaklarımın altından kayıp gittiğini biliyordum bir tek. Ha bir de yaşamanın o mükemmel tadına varıyordum son zamanlarda.             Duşt

Alkımın Güneşi "Bölüm 1"

Resim
Günlerdir kafam hayli dağınık, canım fazlasıyla sıkkındı. Uzun zamandır mutsuzdum aslında ama son olaylar daha fazla tetiklemişti sanki mutsuzluğumu. Ben yeteri kadar mutsuzken, daha fazlasını sunmuşlardı bana. İsteyip istemediğimi sormadan üstelik... Yalnız kalıp beynimdeki konuşmaları, komplo teorilerini ve bilumum senaryoyu dinlemek, her birine yenisini ekleye ekleye kendimi yiyip bitirmek istemiyordum. Alsancak'a geldiğimde kuzenimi arayıp yanıma çağırdım. Bir şeyler anlatacağımın farkındaydı ve en az benim kadar sabırsızdı. Başımın etini yedi resmen artık anlat diye. En sevdiğimiz kafeye gidip kahvelerimizi söyledikten sonra yavru bir kedinin mama isteyen bakışlarıyla gözlerini yeniden üzerime dikti.                         Bütün hikayeyi anlattıktan sonra ilk defa bir adama bu denli nefret beslediğimi fark ettim. Bu nefret; karşılaşabileceğim her sevgiden güçlüydü. Beynimi ele geçirdiği an, kurduğu planlara inanamamıştım ama nefrete zaafım vardı. Elbette ne isterse

İkinci Şansım

Resim
Sen benim geç bulup en erken kaybettiğimsin. Yıktığım duvarların altından sağlam çıkan, Hayatın devam ettiğini bıkmadan usanmadan Anlatansın. Sabırla bekleyensin göğsüne yatmamı. Saçlarımı öpeceğin günün hayallerini kuransın. Her defasında kırılıp, Kapımı yeniden çalansın. Kalbimi çalansın kapıyı açtığım her an! Bana yeniden aşkla baktıransın. Sen; Buruk sevinçlerim, kursağımda kalan mutluluklarımsın. Kapalı kapıların ardından imrenerek baktığım, Keşke benim olsa dediğim Çocukluğumun en değerli oyuncağısın. Her an hayalini kurup da Bir türlü kavuşamadığım. Yanlışlıklarımın en masum kahramanısın sen! Gözlerimin içine bakıp sinirini kusarken bile Gözlerinin içi 'sen' diye atansın. Sen benim ikinci şansımsın. Birinciye bile zor sahip olmuşken, 'Bir kez daha gül' diye avuçlarıma tutuşturulansın. Kalbimi tutuşturansın sen! Her gelişinde beni baştan yaratan, Elinde bir demet huzur olan Tek adamsın. Bir demet