Kayıtlar

gidiş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sevmeyin Kana Kana

Resim
Bir adamı kalbinizi kanatırcasına sevmeyin sakın. Canınızın en içi demeyin ona. Bakmayın bir adamın yalan dolu gözlerine. Umutlanmayın buluşursa avuçlarınız. Göğsünde uyur kalırsanız Ve örterse üzerinizi, Sakın ola hayaller kurmayın. Geleceğinize koymayın hiçbir adamı. Kokusunu çekmeyin içinize. Uykudan uyandığı haline Aşık olmayın sakın. Saçlarını kapatmayın yüzünüze. Nefesini de dinlemeyin, Kalp ritmini de. Saymayın kirpiklerini de. Gözlerinin rengini kestirmeye çalışmayın. Parmaklarını öpmeyin sakın! Sarılmayın boynuna da, ruhuna da. Adam gider. Günün birinde yok olur hayatınızdan. Hiç gelmemiş gibi. Hiç tanışmamışsınız gibi gider. Bir enkaza dönseniz bile, Sorumlusu olduğunu düşünmez. Sevginizi de düşünmez. Umutlarınız, hayalleriniz, Onun için hiçbir anlam ifade etmez.

Huzur

Bu satırlar, huzurun mümkün kılınabildiği nadir yerlerden birinde yazılıyor. Aşk şehrim İzmir'de, aşk dolu semti Alsancak'da, vapur iskelesinin hemen dibinde... Günlerdir en sevdiği eşyasını kaybetmiş gibi huzurumu arar oldum. Aradım durdum olabilecek her yerde. Üzerimden çıkarıp da bıraktığım son yere de baktım fakat rastlamadım hiçbir ize. Terk etmişti beni. Bir sabah, güneşin doğuşuyla usulca kalkıp gitmişti benden uzaklara. Uzunca süreler dönmesini bekledim. Hiçbir şey yapmadan bekledim öylece. Gelmedi. Onun için çaba göstermediğimi fark edip dönmedi bana. Sonra aradım onu yeniden. Bakmadık yer bırakmadım. Aradıkça daha da güçlendi hislerim. Acılarım arttı ve gözyaşlarım! Günü geldi, tek bir tebessüm bile bırakmadım ardımda. Korktum. Yitirdiklerime bir yenisini ve hatta en önemlisini de eklemekten korktum hep. Değer verdiğim onca şey giderken, bana baki kalan tek şey gitmemeliydi. Yitirmediğimi anladım. Huzur, her daim varlığıyla sararken seni, kıymet bilmediğin an uza

Umudun Küçük Kadını

Resim
Küçük bir kağıda karalamış SİNEM’im ve demiş ki; ’Gerekenden fazla zamanım var!’ Kısacık bir ömür ve zamansız bir ölüm.. Bu, çok mu gerekliydi ya da bu, gerekli miydi? Hayat boyu bitmek bilmeyen yıl dönümleri yaşarız. Kimini küçük tebessüm, kimini gözyaşlarıyla hatırlarız. Bazen bir şeyler yazar, bazense yakarız. Karaladığım hiçbir şey, değerli değildir benim için. Bu satırlardan başka. Dönüp geriye bakarsam, bugüne dek ne sayfalar yazıp çizmişimdir. Ne acılar yaşamış ne ayrılıklara göğüs germişimdir.  Göğüs geremediğim, üzerinden yıllar geçse de acısını dün gibi içimde taşıdığım tek kaybım vardır.  Sinem'im; Ne çok zaman olmuş sen rüyalarıma gelmeyeli? Seni mezara koyuşumun üzerinden ne çok zaman geçmiş? 14'üm seni benden alıp gideli kaç yıl olmuş melek yüzlüm? Bugün kaç olmuşsun sen? 23'üne girişini birkaç satır yazı ve mezarına bırakılan bir buketle kutlamak nasıl bir cezadır bize? Yıllardır dökülen gözyaşı, hiç mi kurutmaz gözlerimizi? Hiç mi kurumaz yaşlar

On Dört

Hiçbir şeye sahip değilim. Bana ait olan hiçbir şey yok. Kalemimle kağıdım bu yüzden var belki de. Kaybettiğim, sahip ya da ait olamadığım onca şey için, bir kaleme sahibim. Kalbimden dolup taşan onca şeyi karalayabilmek için var bu sayfa. Sarılıp ağlayabilmem için var kedim. Bütün derdimi anlatabilmem için... Hiçbir şeye sahip olmadığım halde bir çok derde sahibim. Kaybettiğim her şeyi bir gurur gibi taşıyorum göğsümde. Acılarım, birer nişane göğsümde. Ve yaşadığım hiçbir acıdan kaçmıyorum. Üstüne basa basa ben bu acıyı yaşadım diyorum. Ve en büyüğüyle daha bir çocukken tanıştım. Ölümü, küçük bir çocukken verdiler kollarıma. Nefes almayan kardeşimi daha dün aldım kollarıma adeta. Belki de ben, bu yüzden çocuk kaldım. 14 yaşımda takıldım kaldım. Her yıl sonunda başa sardım yeniden. Her yıl yeniden yaşadım. Aşkı da 14'ümde tattım ben. Kardeşimi mezara koyduktan sonra tanıştım aşkla. Belki de kardeşim olmadığından aşk dedim adına. Ama sevdim. O adamı çok sevdim ben. İçimi ka

Aşk Dediğin

Salonda minderimin üzerinde oturuyordum. Avucumda tuttuğum cam kırıkları yüzünden kanlar süzülüyordu ellerimden. Pantolonum artık beyaz değildi. Aslına bakarsan, hiçbir şey beyaz değildi artık. Biri dünyanın ışıklarını kapatmış ve her yer zifiri olmuştu. Peki şimdi ne yapacaktım?  Kocaman umutlarla başlayan aşk, kocaman küfürlerle son bulmuştu. Oysa rüya gibiydi her şey. Herkes imrenerek izler, güzel sözler söylerdi. "Bitmesin" derdi herkes. Çünkü hiçbiri böylesine derin bir aşka sahip olmamıştı.  Bitişine bakılırsa, o kadar da büyük bir aşk değildi. Yaşanmış her hatıra, her güzel anı; hak etmediği bir sona mahkum edilmişti. Peki neydi sebebi? Kimdi suçlu? Ben miydim yoksa her şeyimle sevdiğim o çekip giden adam mıydı? Geri gelir miydi peki? Bir şansımız daha olur muydu? İkimizin de kafasındaki tek soruydu bu. Ama ikimiz de bilirdik ki başlamazdı bir daha biten bir ilişki. Ki Bu kadar fırtınalı bitmeseydi. Bu kadar kırılmasaydık ve kırmasaydık bu denli... Aşk dediğin,

Herkes Kendi Yoluna

İçimde birikenleri yazmaya kalksam, yol yaparım yanına  da  gelmek ister miyim o yoldan ben bile  bilmem bunu. Görmek ister miyim yüzünü bir daha? Bilirim ki  gökyüzüne aynı zamanlarda baktık. Aynı  yıldıza anlattık sevdayı, aynı yıldıza ağladık. Sonra sildik  yaşları. Sildi gurur. Hayat sildi yaşları. Kalp  sildi, beyin sildi. Kalp ve beyin ilk defa ortak bi karar verdi.  Sonra ne mi oldu? Herkes yoluna baktı.  Artık  iki yabancıydık. Artık tanımıyordum seni.  Tanıyamıyordum. ..... Şimdi yollar yapsam da sana, yaptığımla kalırım. Herkes bilir  ki herkes kendinden sorumludur aşkta.  Sorumluluktan kaçana da çoktur o yol. Gözüne durur, dizine  durur. Kalbine durur senin. Demem o ki  yaptığım yollar yol değildir artık bana. Ne bana ne de bir  başkasına. Artık kesişen yol yok. Herkes kendi yoluna.

Mert Olan Her Sey

Gidişinin ardından geçen kaç vakit vardır bilemem. Saydım demem! Sana asla yalan söylemem. Bitişimin kaçıncı mevsimi geçmiştir bilir misin? Saydın mı beni ardında bıraktığın günleri? Geceleri sardın mı koynunda beni sarar gibi? Saklamadan gözyaşlarını Bu kez içine atmadan... Hıçkıra hıçkıra ağladın mı? Gecelerce... Güneş doğduğunda ise yaşıyor gibi yaptın mı hiç? Sen hiç sevdin mi beni? Kalbini kanatırcasına kana kana sevdin mi? Uyurken ben, Öptün mü saçlarımı? Kokumu hapsettin mi içine? Ben senin dokunduğun her saç telimi kestim sen gittikten sonra. Sen kokan yastıklara dokunmadım. Bir daha dönmedim sol yanıma. Nereden bilirdim ki yine geleceksin? Ve bilebilir miydim Beni benden çok seveceksin. Gidişinle hayatımdan uğurladığım mert olan her şeyi bir kez daha hayatıma almak, zor geldi bana. Bir kez daha gözlerine bakabilmek, tutabilmek ellerini korkuttu fazlasıyla. Kaybetme korkusu, göğsünde uyuma mutluluğundan ağır geldi. Git dedim sana! Uğruna canımı v

Enkaz

Yeni bir hayata başlayabilmek için hayatımdan çıkardığım adamın gözlerindeki umutsuzluğu gördüm bugün. Gözlerindeki bulutları, akmamak için göz kapaklarını parçalayan damlaları gördüm. Sonra ben ne zaman bu kadar kötü biri oldum diye düşündüm. Onu kırmıştım. Bir zamanlar da o beni kırmıştı evet. İntikam alma gibi bir niyetim olmamıştı. Ya da olmuş muydu içerlerde bir yerde? Kalbinin acımasının ne demek olduğunu en iyi ben bilirdim. Buna rağmen nasıl incitmiştim o adamı? Ve işte karşımdaydı. Bana ne dediği belirsiz gözlerle bakıyordu. Belki nefret gizliydi o bakışlarda belki de hala seviyordu. Kanaya kanaya sevmeye devam ediyordu benim bir zamanlar yaptığım gibi . Peki ben nasıl unutmuştum onu? Ardından ağıtlar yakarken, nasıl uğurlamıştım kalbimden? Peki şimdi ne olacaktı? Nasıl yaşayacaktı adam? Gülecek miydi yüzü? Ne mutlu edecekti onu? Ya da var mıydı artık onu mutlu edebilecek bir şey? Yarattığım enkazın yanından geçtim bugün. Öylece bana bakan gözleri görmezden gelip başı

Aydönümü

Resim
Şimdi bir şeyler yazmam lazım sanırım. Ne de olsa yapabildiğim en iyi şey yazmak. Becerebildiğim tek şey! Kimseler okumasa da bir şeyler karalamak. Elimden gelen tek şey... Küçük bir şair olana kadar defalarca kez terk edildim. Defalarca kez aldatıldım ben. Eve gelene kadar sokak ortasında hüngür hüngür ağlasam da annem ve babamın karşısına sapasağlam çıktım. Güçlüydüm ben. Çok güçlüydüm. Herkes her daim bu yakıştırmayı yaptı bana. Kimse bilmedi içimde kopan fırtınaları. Kimse bilmedi içime akıttığım gözyaşlarımı. Terk edilmekten utanmadım hiçbir zaman. Her gidiş, bana milyonlarca anlam kattı. Her gidiş, beni baştan yarattı. Ve bir gidiş daha! Yalnız; bu kez kalbim çok acıdı. Bu kez söküp aldılar yara bere içindeki kalbimi ve bu kez parçaladılar benliğimi. Her şeyinden taviz vermiş biriyken, her şeye rağmen susmuş ve hala yetmemişken, bir gidiş daha zoraki toparlanmış kalbimi yerle bir etti bu kez. Ayrılık... 3 heceli, kısacık bir kelime bu kadar yakar mı insanın canını?