Kayıtlar

çocuk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Alkımın Güneşi Gerçekler

Resim
Şimdi biraz da işin özüne girmenin vakti... Okuyanlar düşündü; Alkımı ayrı Güneşi ayrı... Yazanın hayal gücü nasıl da muazzamdı! Nasıl da içinden yazmıştı her şeyi! Alkım Güneş'i nasıl böyle sevmişti? Bazınız biliyordu, bazınız bildi, bazınız tahmin etti ve bazınız yakınından bile geçmedi. Kurgu sandı. Belki sonu gelmeyen bir rüya... Belki şizofreni? Belki bunların hepsi bir hayaldi? Her şeyden öncesi bu bir hikayeydi. Hikaye neydi? Yaşananlardı. Yaşanma ihtimali olanlardı. Alkımın Güneşi yaşandı. Tek nefeste okunsa; birkaç saatte bitecek olan bir hikaye... Kitap olsa; koca bir roman... Sizin okuduğunuz kadarıyla tek cilt... Hadi gelin işin aslına inelim: Alkım kimdi? Bendim... Bu blogun, romanın, hikayenin, onlarca yazının, şiirin sahibi... Peki neydi Alkım? Gökkuşağı... Gökkuşağıydım ben. Yedi rengi birden içinde barındıran, her güne bir renk yerine ya da koca bir ömre tek renk yerine her anına bir renk armağan edendim. Rengarenktim. Umut doluydum. Aynı zamanda gözyaşı

Masallar

Resim
Masallar... Masal kahramanları, prensler, prensesler, yedi cüceler, periler... Her daim birbirine kavuşan, her daim birbirini bulan o büyülü aşklar... Yapılan onca kara lanet karşısında yalnızca inanan ve aşkla dolu olan yüreklerle son bulan acılar... Neden varlar? Çocukluğumuzda dinleyerek uyuya kaldığımız masallar, büyüdüğümüzde de merakımız yüzünden bırakmıyor peşimizi. Çocukluğumda bıraktığım her masal kahramanını yeniden aldım hayatıma teker teker. Çünkü bir dizi izledim. Her sezonu en az yirmi üç bölümden oluşan ve şimdiye kadar yedi sezonu geride bırakmış olan bir dizi...  Çocukken öğrendiğim, bildiğim, bilmediğim onca masal kahramanını aldım hayatıma bir çırpıda. Her zaman birbirlerini buluşlarını hayranlıkla izledim. Ölümün bile önüne geçişlerini gördüm. Ciddi ciddi bir kalbi ikiye bölüp ikisini birden yaşatmayı izledim. Canavarlarla nasıl savaştıklarını ve tüm o savaşlarda bir an olsun birbirlerinin elini bırakmamalarını... Kötü adamların aşkla ka

Ben Uslanmaz Bir Çocuğum

Resim
Ben uslanmaz bir çocuğum. Bazı hatalarım var; çok sevdiğim. Yapmaktan asla vazgeçmediğim; Her defasında daha büyüğünü yaptığım hatalarım var. Balkondan sarkmayı seviyorum diye her fırsatta sarkışlarım var. Ne kadar sıkı tutunursam tutunayım; Aşağı düşeceğimi de bildiğim onca an var. Hiçbirinde de sarkmaktan vazgeçmediğim. Her defasında da aşağı düşüşlerim, Kanlar içinde, acı çekerek Birinin beni asfalttan kazımasını beklediğim Onca an! Sonra iyileşince yine aynısını yaptığım... Ben uslanmaz bir çocuğum. Defalarca kez kovulduğum kapıya defalarca kez vurdum. Çünkü o kapının ardındakine vuruldum. Gidecek yollarımı yakıp yıktım; Evim, yurdum o kapı olsun diye. Sen onu ev yapıyorsun diye O da sana kucak açmak zorunda değilmiş tabi. Ben uslanmaz bir çocuğum. Ya ele avuca sığmıyorum Ya da eli kolu çekiyorum. Ortası yok.

Erteleme!

Resim
Erteleme! Aşkı yaşamanın yaşı yoktur! Ne zaman nasıl bir aşk yaşayacağını seçme şansın da yoktur. Aşık olacağın insanı da seçemezsin. Yalnızca o aşka sahip çıkıp çıkamamayı seçersin. "Çıkamadım." diye bir şey yoktur. Aşkına sadıksan; dünyaların önünde dimdik durursun. Mecbur bırakılmak diye bir şey yoktur mesela. İstesen mecburiyetleri yok edebilirsin. İmkansızı imkanlı yaparsın aşkın için. Aşkın için dağları yıkar da geçersin! İster on yedi ister yirmi yedi yaşında ol; aşıksan eşek gibi sahip çıkacaksın o aşka! Sonra arkasından bakar bakar gözyaşı dökersin. Dökersin de saramazsın zamanı başa. İlk öpücüğe bir daha dönemezsin. Tehdit mi ettiler? Etsinler! Gerekirse ölmeyi bileceksin aşkın için. Adam gibi sevdim diyebilmek için gerekirse öleceksin! Sonra karşına çıktığında yüzüne bakmaya yüzün olacak. Gururla aşkına sahip çıktığını haykırabilesin diye. Başın dik karşısında durasın diye. Tüm bunları yapmayıp kaybettiysen ve hala aşıksan ona; gururunu ayaklarını

Son Sokak Lambası

Resim
Şarap; açılmak için aşk arar. Aşk olsun da açılıp buram buram kokutsun her yeri.  Şarap; en güzel aşka açtı bu gece kendini. Umutsuzluğa, hiçbir zaman gerçek olmayacak rüyalara, kurulup da enkaza dönüşü izlenen hayallere açıldı en güzel kokan şarap. Sana soyundu bu gece. Hiçbir soyunması bu kadar anlamlı olmamıştı. Affet beni. Seni unuttuğum yalanıyla kendimi kandırdım. Çok başarılıyımdır yalan söyleme konusunda. Bir kez daha başarmıştım. Söylediğim yalana herkesi inandırmıştım; kendim dahil. Yapamamışım. Affet cennetim. Seni unuttum diye başka kalpleri sürdüm yüreğime. Belki de seni unutayım diye. Başka evlerde uyandım, başka boyunlardan çektim içime aşkı.  Başaramamışım. Affet beni on sekizim. Sen diye tutmuşum avcuma kenetlenen incecik parmakları. Gözlerini sen yerine koyup da bakmışım en derinlerine. Kokunu başka adamlara yakıştırmışım. Olmamış, yapamamışım. Çocuk yanım, affet. Sen sanıp da bakmışım sokağımı terk eden adamların peşinden. Bakarsam; s

Küçük Kadın

Resim
Biz; ayrımcılığın en üst noktasını hayatının her anında görmüş insanlarız. Beyaz tebeşirimizle yere çizdiğimiz karelerde seksek oynarken karşılaştık ilk kez adını dahi bilmediğimiz o mide bulandırıcı davranışla. "Kardeşin sayılır."lar yaktı ilk önce canımızı. Sonra aynı sırayı paylaştığımız arkadaşlarımızdan duyduk ilk defa o değişik kelimeleri. Sessiz söylediklerinden belki de eve gidince soramadık ailemize 'ayıptır' diye. Arkadaşımıza kızmasınlar diye. Futbol oynayamadık mesela ilkokul 5'ten sonra. "Büyüdün! Genç kız oldun! Erkeklerle oyun oynayamazsın!"lar kondu önümüze. Sorgulamadık. 'Kız gibi davranmak' ne demek onu sorguladık sadece. Neden 'İnsan gibi davran' değildi? Ne farkı vardı kız olmanın? Toplumdan ötekileştirildik her zaman. 'En büyüğümüz' sıfatındakiler sokağa çıkmamıza kadar karıştı yeri geldiğinde. 'Çocuk doğurmanın' ayıp olduğunu düşünür olduk '3 çocuk' diye bağıran adamın hamileyken sok

Saklı Gerçekler

Resim
Çocukluğuma yaptığı darbeyi, şimdilerde göremez oldum gözlerinde. Şimdilerde yalnız sevdiği kadını görüyorum gözlerine her baktığımda. Taparcasına sevişlerini, sevda sözcüklerini okuyorum baktığım her fotoğrafında. Yan yana ne kadar mutlu olduklarını görüyorum. O kadına bir et parçasından çok daha büyük anlamlar yüklediğini anlıyorum. Cız etmiyor değil içim. Canına, çocukluğuna, kardeşine neden böylesine saf, böylesine duygulu yaklaşamadığını anlamıyorum bir tek. "En mutlu gününde yanında olmaya" çağırıyor biricik kardeşini. "Olurum." diyorum. Ölürüm diyemiyorum çünkü. İşlediği suçu, günahını sadece ben biliyorum çünkü. 'Biz' olduğumuz tek nokta çünkü. Gitmediğimde sıradışı bir olaya imza atacağım çünkü. O, milyonlarca sözün altına imza atarken; kalbimi susturacağım sadece. Onlarca insan mutlu olsun diye yıllardır sustuğum gibi susmaya devam edeceğim. Dökülen yaşlarıma saçmasapan yakıştırmalar yapılacak belki. Kimse bilmeyecek gerçeği. Hiç kimse anlamay

Son

Resim
Arkandan bakakaldığım yollara, adımlarının izlerine son defa gözyaşlarımı bırakıyorum; hıçkıra hıçkıra. Son kez ağlıyorum senin için. Saymadım ağlattığın geceleri. Sayamadım. Doyamadım seninle yaşamaya. Gülmeye, yemek yapmaya, uykusuz kalmaya, sohbet etmeye doyamadım. Seni yaşamaya doyamadım seninleden ziyade. Göğsünde uyumalara doyamadım! Teşekkürler cennetim. Bana tattırdığın her mutluluk adına sana teşekkürler!  Sahiplik eklerinin sırası mı şimdi? Hiç benim olmadın ki! Her gidişine dönüş senaryosu yazdım ben. Kağıttan umutlar yarattım kendime. Sesini duyduğum her saniyeye milyon tane anlam yükledim. Seni ne çok büyüttüm öyle! Yanıbaşında geçirdiğim bir tek saniye için bile pişman değilim.  Ve yüzsüzüm! Yine olsan, yine yaşarım seni. Aynı acıları çekeceğimi bile bile koşarım kollarına.  Gözümü kırpmadan dünyayı yakardım da aşk kokan boynuna, başka tenleri sürdün sen.  Canın sağolsun. Defalarca veda edip de gidemediğim adam! On sekizim, çocuk yanım, ca

Günah Bedeli

Resim
Bir günahımın bedeliydin sen. Tanrı'nın bana yaşarken cehennemi yaşatmasıydı gidişin. Tıpkı gelişinle cenneti verdiği gibi, Büyük bir günahıma armağan etti gidişini. Tanrı; Bana cenneti sundu cüretkarca. Sakladım göğsümün en derinine Ve yaşadım seni doyasıya. Bir çocuğu sevdim ben. Mutluluğumu dizelere dökmeyi denedim, Yetmedi kalemim. Kelimelerimi yetiremedim. Göğsünde uyuduğum geceleri Yetiremedim kalbime. Söz geçiremedim. Seni saklamak istedim Tanrı'nın bile bulamayacağı yerlere. En içerime hapsettim. Söz geçiremedim kalbine. Beynine laf dinletemedim. Gem vuramadım arzularına Bakakaldım ardından, Gözyaşlarımla. Küçüğümün başka kollara gidişini izledim, Defalarca. Yorulduğunda, Göğsümde soluklanmalarını dinledim. Kokunu duyduğum her an, İçime ağladım kana kana. Duvarlarımı yumrukladım, Bileklerimi doğradım, Defalarca. Ben; Bir tek çocuk sevdim. Gözlerindeki umarsızlığın en derinine baka baka. Kalbindeki hissizliğe susa susa. Bir

Kapalı Kutu

Resim
Yazmak istiyorum. Kağıtları, kalemleri, kalbimi paramparça etmek istiyorum. Yeniden kanasın istiyorum ellerim. Kalbimdeki kırıklar, ellerime batsın. Yansın canım. Kalbimden ziyade canım yansın istiyorum. Alevlerin arasından çekip almak istiyorum kalbimi. Buzların arasından kalbini çıkarmak istiyorum. Koymak istiyorum benim kalbimin yanıbaşına. Başımı omzuna koymak istiyorum. Göğsüne yatmak istiyorum her gece. Gözlerine dalmak istiyorum uzun uzun. Ezberlemek istiyorum bütün hayatını hece hece. Yağmur altında ısınsın diye tutmaktansa ellerini; yazın sıcağında kavrulduğu halde bırakmamak istiyorum avuçlarını. Bileklerine bir kelepçe takıp, hep burada kal istiyorum. Gittiğin yer olayım, seninle her yere geleyim istiyorum. Umuttan çocuklarımız olsun, gözlerin olsun gözleri. Saçları; senin saçların gibi koksun. Her sabah uyku kokan yüzünü öpeyim. Gözlerinin daldığı yerden seveyim seni istiyorum. Sesini kaydedip, olmadığın anlarda milyonca kez dinleyeyim. Seni gördüğüm yerde boynuna a

Şarkılar

Şarkıların, insanı zamanda yolculuğa çıkarma gücü var. İster inanın, ister inanmayın. Geleceği boş verin; bir parçayla geçmişinizin istediğiniz karesine gidebilirsiniz yeniden. Yeniden yaşayabilirsiniz güzel anları veya yeniden parçalayabilirsiniz yumruklarınızla aynaları. Çocukluğum mesela şuan avuçlarımda. Çocukluğumu izliyorum dışarıdan. Küçüklüğümü yanıma çağırıp, başını okşuyorum. Gözlerimde yaşlarla bakıyorum umut dolu gözlerine. Nasıl da habersizmişim diye düşünüyorum. Canımın bu denli yanacağını hiç hissetmemişim mesela. Bu şarkıları yıllar sonra bir daha dinleyeceğim de gelmemiş aklıma. Günün birinde pes edeceğimi de düşünmemişim.  Çocukken ben, nasıl da güzelmişim... Nasıl mutluymuşum öyle. Üzerimde huzurdan yeleğim; koşarmışım oyun peşinde.

Veda Mektubu

Resim
Gerçekleri bir kereliğe mahsus görmezden geliyorum şuan. Bir kere, ilk ve son kere... İkincisi yok! Bu satırlar, yazıldıktan hemen sonra unutulacak ve sana asla ulaşmayacak. Bütün kuralları yıkıyor ve bugüne dek yuttuğum bütün sözleri bir bir kusuyorum. Sevgilim... Cennetim... Umudum... Mutluluğum... Gözyaşım... Huzurum... Acım... Dünlerim... Yarınlarım... Terk edilişim... Aldatılışım... Acizliğim... Çaresizliğim... Çıkmazım... Hayallerim... Kalbim... Gecelerim... Kabuslarım... Güneşim... Yıldızım... Bıraksan sabaha kadar yazacağım. Milyon tane sıfat yakıştıracağım varlığına. Gözlerine, saçlarına onlarca şiir sığdıracağım. Yatsan dizlerime, kirpiklerini öpeceğim usul usul. Yaralarımı göstereceğim. Yokluğun kadar acıtmayan ama en az o kadar acıtan yaralarımı... Kanlar içindeki avuçlarımı ve bileklerimi... Sen dolu kalbimi göstereceğim sana. Umut dolu yarınları anlatacağım. Birleşen iki elin, nasıl da her zorluğu alt ettiğinden bahsedeceğim biraz. Sonra sana bir sigara yakacağım. S

Aşk Kokan Yerinden

Resim
Kanatlarından astım turnaları sevgilim. Gülleri aşk kokan yerinden soldurdum. Geçti baharlar, geçti mevsim. Ne sen bana yar oldun Ne saçlarıma dokundun bir gece daha. Kalbimden astım kendimi. Avuçlarımı kan kokularıyla doldurdum. Kalmadı senin izlerin Senin ellerin kalmadı avuçlarımda. Sen başka tene yar olduğun gün, Ben ellerini öldürdüm sevgilim. Kokunu hapsettim müebbet! Sürgün verdim kendime. Senin teninden sürgün yedim be adam! Tutsağı olduğum gözlerinden Çocuklar gibi avaz avaz kaçtım. Gidişinin kaç zamanı doldu bilmem artık. Bıraktım saymaları. Beklemeleri de bıraktım. İçine çekerek öptüğün her saç telinde, Bir günah olarak kulağına fısıldadım. İşlediğin günahı hiç unutma diye, Her gün sana beni hatırlattım. Aşk kokan yerinden soldu güller. Ben soldurdum! Sen kokan yerimden kanadım ben. Yokluğunu yine ben doldurdum!

Şeref(sizlik)

Seni unuttum demek, seni hatırlayıp da bir şeyler karalamaya engel bir şey değil. Ki bunu yapmam, seni unutmadığımın anlamı falan da olamaz. Ben yalnızca bu aralar, senden başka yazabileceğim güçlü şeyler bulamaz oldum. Çünkü kimse sen gibi darmadağın edip de gitmedi beni. Kimse sen gibi yalanlar söylemedi gözlerime baka baka. Bugün avucuma tutuşturduğu umutları yarın yakmadı hiç kimse. Bu şeref yalnız senin. Ya da şerefsizlik mi demeliyim? Her adımın, her hareketin ve her bakışın bir şerefi vardır. Kalışlar da şerefli olmalıdır, gidişler de. Adına yakışmalıdır. Gitti ama çok sağlam gitti denilmelidir ardından. Yakıp yıkacaksan bir kadını, bu yalnız bir kez olmalıdır. Yerin dibine de girse kadın, adam bir kez gitmelidir ondan. Dönmemeli bir daha. Şeref mi kalır yoksa? Nerede kalır gitmeler? Ardına bakmadan çekip gidecek yürek varsa eğer, çarpıp çıktığın o kapıyı bir daha çalmayacak kadar da yürek vardır adamda. Sende var mıdır? Adam mıydın sen? Boş vakitlerinde avuçlarıma umutlar s