Kayıtlar

umutsuzluk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Alkımın Güneşi "Bölüm 8"

Resim
              Kapıyı bu kez de Gökmen açtı. Hiçbir zaman ev sahiplerinden birinin bu kapıyı açtığına denk gelmedim. Bu yüzden de git gide bu evde Gökmen ve Güneş’in yaşadığını düşünmeye başladım. Gökmen’in peşinden salona geçerken fısıltıyla konuşuyorduk. Saat ne kadar geç de olsa bu evde fısıltıyla konuşulacak saatler değildi henüz. Öğlen on iki gibi fısıltıyla konuşulurdu bu evde. Ev halkı yeni uyumuş olurdu o saatlerde o yüzden. Şuan bası ve lazerleri açmış, club tadında dans ediyor olmamız lazımdı. Birkaç dakika sonra öğrendim her şeyi.             -Koray’la Hakan tartıştı. Maya yüzünden. Maya Hakan’ın ayakkabısını oyuncak sanıp parçalamış.             Hiç güleceğim yoktu. Maya zaten eline ne geçirirse parçalardı. Sorun şu ki Hakan bunu en başından beri biliyordu zaten. Neyi bu kadar problem yapmıştı? Maya’nın parçaladığı ne ilk ne de son ayakkabıydı. Dolaba koyabilirdi mesela ayakkabılarını. Ortada böyle bir tehdit varken saklaması gerekirdi.             -Peki n

Son Sokak Lambası

Resim
Şarap; açılmak için aşk arar. Aşk olsun da açılıp buram buram kokutsun her yeri.  Şarap; en güzel aşka açtı bu gece kendini. Umutsuzluğa, hiçbir zaman gerçek olmayacak rüyalara, kurulup da enkaza dönüşü izlenen hayallere açıldı en güzel kokan şarap. Sana soyundu bu gece. Hiçbir soyunması bu kadar anlamlı olmamıştı. Affet beni. Seni unuttuğum yalanıyla kendimi kandırdım. Çok başarılıyımdır yalan söyleme konusunda. Bir kez daha başarmıştım. Söylediğim yalana herkesi inandırmıştım; kendim dahil. Yapamamışım. Affet cennetim. Seni unuttum diye başka kalpleri sürdüm yüreğime. Belki de seni unutayım diye. Başka evlerde uyandım, başka boyunlardan çektim içime aşkı.  Başaramamışım. Affet beni on sekizim. Sen diye tutmuşum avcuma kenetlenen incecik parmakları. Gözlerini sen yerine koyup da bakmışım en derinlerine. Kokunu başka adamlara yakıştırmışım. Olmamış, yapamamışım. Çocuk yanım, affet. Sen sanıp da bakmışım sokağımı terk eden adamların peşinden. Bakarsam; s

Bir Adam Düşünün

Resim
Gözlerinizin önünde sevdiğiniz adamın, Başka kadını sevdiğini düşünün. Yanıbaşınızda oturup, Kaçamak sevişlerini... Yer yer doluşlarını gözlerinin. Uzaklara dalışlarını düşünün. Korkmayın! Ağrılar girmesin kalbinize. Canlandırın gözünüzün önünde Her detayına kadar! Umutlarınızın, aşkınızın başrolü yaptığınız adamın, Başka kadını sevdiğini düşünün. Sesinizi de çıkaramıyorsunuz buna. Aşkınızın karşılığı yok çünkü. Söyleseniz; Bir daha göremezsiniz yüzünü. Bir daha duyamazsınız sesini belki de. Bir adam düşünün. Kana kana severken siz onu, O da kana kana seviyor başka bir ruhu. En az, Sizin onu sevdiğiniz kadar... Acıyor değil mi? Düşündükçe ağrılar giriyor kalbinize. Gözlerinizi yaşlar acıtıyor belki Akmasın diye sıktıkça siz. Dualar ediyorsunuz belki de Görmemek için. Peki bunun gerçek olduğunu düşündünüz mü hiç? Bir kadının bu denli yandığını anlayabildiniz mi? Gururlu bir kadın bunu kabullenir mi? Çeker mi sineye? Taş basar mı kalbine? O diye y

Küçük Kız

Resim
Bugün ben; Yorgun, küçük bir kızın gönlünden yazıyorum bu dizeleri. Hatıralarında boğulmuş, Nefes almaya devam eden; Her şeye rağmen. Bugün ben; Kırgın, umutsuz bir kızın gönlünden yazıyorum her şeyi. Hatalarını ilk kez önüne koymuş, Pişmanlıkla tanışmış bir kız var yanı başımda. Boğulmaktan yorulmuş; Bütün nefretini kusuyor hayata. Ben bugün; Saçlarını okşadım küçük bir kızın. Gözlerini öptüm yaşlarla ıslanmış. Henüz küçük yaşında aşk; canını yakmış. Ben bugün; Açılan her kucaktan delicesine kaçan bir kızla tanıştım. İncinmiş kalbini aldım avuçlarıma. Hırpalanmış, aldatılmış, Bir başına bırakılmış küçük bir kız tanıdım bugün. Korkuları, dağları aşmış. Acıdım küçük kıza. Çok acıdım. Göğsümü yokladığımda ben, O küçük kıza rastladım. Küçük kıza değil, Kendime acıdım ben bugün. Kendime ağladım. Ama acıdım o küçük kıza. Çok acıdım.

Sevmeyin Kana Kana

Resim
Bir adamı kalbinizi kanatırcasına sevmeyin sakın. Canınızın en içi demeyin ona. Bakmayın bir adamın yalan dolu gözlerine. Umutlanmayın buluşursa avuçlarınız. Göğsünde uyur kalırsanız Ve örterse üzerinizi, Sakın ola hayaller kurmayın. Geleceğinize koymayın hiçbir adamı. Kokusunu çekmeyin içinize. Uykudan uyandığı haline Aşık olmayın sakın. Saçlarını kapatmayın yüzünüze. Nefesini de dinlemeyin, Kalp ritmini de. Saymayın kirpiklerini de. Gözlerinin rengini kestirmeye çalışmayın. Parmaklarını öpmeyin sakın! Sarılmayın boynuna da, ruhuna da. Adam gider. Günün birinde yok olur hayatınızdan. Hiç gelmemiş gibi. Hiç tanışmamışsınız gibi gider. Bir enkaza dönseniz bile, Sorumlusu olduğunu düşünmez. Sevginizi de düşünmez. Umutlarınız, hayalleriniz, Onun için hiçbir anlam ifade etmez.

Bir Mazoşistin Hikayesi

O, dünyadaki tüm kötülerin içinde birinciliği açık ara farkla hak etmiş biriydi. Kendini acındırırdı sürekli. Aptal aptal hırslara sahipti. Mutsuzdu sanki. Herkese karşı cadı olmayı kendi istemişse, hak etmişti aslında mutsuzluğu. Cadı değil, o bir şeytandı. Melek yüzüne bile sahip olamayan bir iblis. Ve yoktu dostları. Yalnızdı. Kendi kendin i iterdi yalnızlığa. Oysa biraz güler yüzü olsa ve aptalca hırslarını bir yana bıraksa belki de sayısızca insan olabilirdi yanında. Ve o kendini mahkum etti yalnızlığa, mutsuzluğa, umutsuzluğa. Hak ediyor, yaptığı her şeyin hesabını veriyordu şimdi. İnat vardı o gözlerinde. Nefret ve hiddet. Ve aptal bir çaresizlik. Kendi kendine acı çektirirdi. O bir mazoşistti. Umutlarını katledip, kanlarıyla kendini zehirleyen bir mazoşist… Ve o gün gün be gün ölmeye başladı. Tanıyan herkes hak ettiğini söyledi her an. Her şeye rağmen cız etti insanoğlunun sol yanı. Kimse onun gibi iblis olamadı. Ve o, kendini öldürdü… Eylül 2010 İstanbul