Kayıtlar

tebessüm etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Alkımın Güneşi Gerçekler

Resim
Şimdi biraz da işin özüne girmenin vakti... Okuyanlar düşündü; Alkımı ayrı Güneşi ayrı... Yazanın hayal gücü nasıl da muazzamdı! Nasıl da içinden yazmıştı her şeyi! Alkım Güneş'i nasıl böyle sevmişti? Bazınız biliyordu, bazınız bildi, bazınız tahmin etti ve bazınız yakınından bile geçmedi. Kurgu sandı. Belki sonu gelmeyen bir rüya... Belki şizofreni? Belki bunların hepsi bir hayaldi? Her şeyden öncesi bu bir hikayeydi. Hikaye neydi? Yaşananlardı. Yaşanma ihtimali olanlardı. Alkımın Güneşi yaşandı. Tek nefeste okunsa; birkaç saatte bitecek olan bir hikaye... Kitap olsa; koca bir roman... Sizin okuduğunuz kadarıyla tek cilt... Hadi gelin işin aslına inelim: Alkım kimdi? Bendim... Bu blogun, romanın, hikayenin, onlarca yazının, şiirin sahibi... Peki neydi Alkım? Gökkuşağı... Gökkuşağıydım ben. Yedi rengi birden içinde barındıran, her güne bir renk yerine ya da koca bir ömre tek renk yerine her anına bir renk armağan edendim. Rengarenktim. Umut doluydum. Aynı zamanda gözyaşı

Alkımın Güneşi "Bölüm 11"

Resim
            Uykuya dalışımın aksine Güneş'e sırtımı dönmüş bir halde uyandım. Kendime kızmaya başladığım sırada Güneş'in bana arkamdan sarıldığını fark ettim. Bu adam hayallerimdeki aşkın ta kendisiydi ya! Onu uyandırmamaya çalışarak telefona uzandım. Her zamanki gibi yine öğlen bitmek üzereydi. Gökmen bu kez kısık seste dinlemişti club müziklerini. Yüzündeki ifadeye bakılırsa benden çok o mutluydu.             Açlıktan ölme noktasına gelmiştik üçümüz de. Yemeği günde tek öğüne düşürmüştük çünkü. Sonuçta öğrenciydik. Daha fazla acı çekmeden kahvaltı hazırladık hep birlikte. Tadını çıkardık. Ya da ben çıkardım galiba. Huzurlu bir uykunun peşine ne de güzel gelmişti!             Kahvaltı biteli yarım saat olmamıştı ki Gökmen’in işi çıktı. Nasıl olduğuna Güneş de ben de anlam veremedik. Kapıdan çıkarken Gökmen’in bana gizli gizli göz kırptığını görene kadar… Bu çocuk Güneş’in kuzeniydi ve böyle davranıyorsa mutlaka bir bildiği vardı. Acaba Güneş bir şey mi söylemişt

Küçük Kırmızı Kurdelelerim

Resim
Yeniden çok fazla düşünür oldum her şeyi. Yeniden sorguladım kendimi, seni yeniden sorguladım bugün. Yıktığımız, yeniden yaptığımız, defalarca altında kalıp da yaralı çıktığımız duvarlarımıza baktım. Eskisi kadar sağlam mı diye. Bir kez daha taşır mı bizi diye. Bir kez daha altında kalırsak ölür müyüz diye. Yaralarımıza baktım bugün. Bandajları özenle açtım. Kabuklarını yoldum usul usul. Yeniden kanayacak mı diye bekledim nefesimi tutup. 1,2,3,4,5,... Kanamadı yaralarım. Küçük izler kalmıştı sadece. Bir zamanlar canımı yakan yaralar, hayatıma birer kurdeleden başka bir şey bırakmamıştı bu kez. Yirmi yıl sonra bile baktığımda görebileceğim, tebessümle ve birer damla yaşla hatırlayacağım küçük kırmızı kurdeleler... Sonra senin yaraların... Defalarca kez kalbine açtığım yaralar... Bilmeden, hiç istemeden. Eskimişti bandajların. Oynatılmıştı kenarlarından. Kaşındıkça kaşımıştın sen. Kabuklarına baktım uzun uzun. Yolduğumda ne kadar kanayacağını bilmiyordum. Yalnızca kanayaca

Dilek Ağaçları

Resim
Ben; rengarenk dilek ağaçlarının incecik dallarına çaputlar bağlamadım. Dualar da etmedim Tanrı'ya. Hıdırellezlerde dilekler de dilemedim kocaman umutlarla. Ya da kayan yıldızların kuyruklarına bağlamadım hiçbir umudumu. Kordona çıktım onun yerine. Yemyeşil çimlerde uzanırken; bir akşam üstü mutluluk diledim sadece. Karşıyaka'yı karşıma alıp, makul hayaller kurdum. Hayallerim bile küçüktü benim. Sahip olduğum şeyler kadar azdı hayallerim. Sonra en sevdiğim şarabı yudumlarken, karşımda bir kadeh daha olsun istedim. Bütün gün yapayalnız yürüdüğüm yolları, bir gün sıcacık bir avucu ellerimde hissederek yürümek istedim. Bir adamın sesini, zihnime kazımak istedim. Yıl geçti, dileklerim benim olmadı. Buruk tebessüm yolladım ardından. "Kısmet değilmiş!" dedim dolan gözlerime aynada bakarak. Sonra yaşlandım. Bir yıl daha büyüdüm bir gece aniden. Küçük bir çocuk gibi yaşlandığıma seviniyordum farkında olmadan. Sevincim başkaymış. Bir ses, beynime kazınmak için canı

Kapalı Kutu

Resim
Yazmak istiyorum. Kağıtları, kalemleri, kalbimi paramparça etmek istiyorum. Yeniden kanasın istiyorum ellerim. Kalbimdeki kırıklar, ellerime batsın. Yansın canım. Kalbimden ziyade canım yansın istiyorum. Alevlerin arasından çekip almak istiyorum kalbimi. Buzların arasından kalbini çıkarmak istiyorum. Koymak istiyorum benim kalbimin yanıbaşına. Başımı omzuna koymak istiyorum. Göğsüne yatmak istiyorum her gece. Gözlerine dalmak istiyorum uzun uzun. Ezberlemek istiyorum bütün hayatını hece hece. Yağmur altında ısınsın diye tutmaktansa ellerini; yazın sıcağında kavrulduğu halde bırakmamak istiyorum avuçlarını. Bileklerine bir kelepçe takıp, hep burada kal istiyorum. Gittiğin yer olayım, seninle her yere geleyim istiyorum. Umuttan çocuklarımız olsun, gözlerin olsun gözleri. Saçları; senin saçların gibi koksun. Her sabah uyku kokan yüzünü öpeyim. Gözlerinin daldığı yerden seveyim seni istiyorum. Sesini kaydedip, olmadığın anlarda milyonca kez dinleyeyim. Seni gördüğüm yerde boynuna a

Bayım

Resim
Hayır bayım! Karıştırdınız sanırım beni başka biriyle. Yahut birileriyle. Celladınız olmaya gelmedim ben. Umuttan küçük demetler verip, Alıştığınız an almayacağım umutlarınızı ellerinizden. Güneşin doğacağı sözünü vermişsem; Gecenin en zifirisinde bile doğuracağım güneşi Sizin için. Yeni intiharlar öğretmek değil amacım. Kalbinize hançer saplamaya hiç niyetim yok. Evrenin kıskandığı gözlerinizden Yaşlar da dökmeyeceğim inci inci. Ağrılarla sınamayacağım beyninizi. İncecik parmaklarınızı yumruk yapıp, Duvarlarla da buluşturmayacağım. Avuçlarınızı öpeceğim bunun yerine. Başınızı dizlerime koyacağım bayım! Sabaha kadar saçlarınızı okşayacağım. Gözlerinizin içine içine konuşacağım içimden. İçimden şiirler yazacağım size. Ve yine içimden okuyacağım. Yakınınızda olacağım her zaman. Kötü olduğunuzu düşünürsem, Koşup geleceğim gecenin köründe. Ağladığınızı görmemek için Kör edeceğim gözlerimi. Tebessümünüzle yeniden göreceğim sizi. Hayır bayım! Ben dokunduğumda;