Kayıtlar

Yalnızlığın Mumu

Resim
Ne kadar mutluysam, o kadar mum yanardı benim küçük ahşap masamda. Ne kadar fazlaysak, o kadar kadeh konurdu. Bazen bir kişi bütün kalabalıklara bedel olurdu. Sabaha kadar yanardı mumlarımız. Sabaha kadar şarap kokardı saçlarım. Düşlerim, avuçlarım şarap kokardı. Şarap demek; huzur demekti benim sözlüğümde. Yanında ancak huzur vereni varsa açılırdı en güzel şişeler. Öyle herkesle içilmezdi. Ben içmezdim. Sol yanımı aralamayı başarmış insanlar otururdu bu masaya. Kimin oturacağını da kimin kalkacağını da ben seçtim her zaman. Yalnızlığı seçmemiştim. Tek başıma en güzel kokulu şarapları içeceğim aklımın ucundan bile geçmemişti. Yanlış yaptığım bir şeyler var bir yerlerde. Biliyorum. Sadece yanlış yaptığımı biliyorum. Hala göremiyorum yanlışın ne olduğunu. Sıkmaktan ağrıyor artık yumruklarım. Sıkıp da bir yere indirememek yakıyor canımı. Kontrolsüzken, canımı yaksam da fark etmezdim. Etmezdim ve geçerdi her şey. Sıkılı kalmazdı yumruğum. Kendime geldiğimden beridir ki akmasın di

Küçük Kadın

Resim
Biz; ayrımcılığın en üst noktasını hayatının her anında görmüş insanlarız. Beyaz tebeşirimizle yere çizdiğimiz karelerde seksek oynarken karşılaştık ilk kez adını dahi bilmediğimiz o mide bulandırıcı davranışla. "Kardeşin sayılır."lar yaktı ilk önce canımızı. Sonra aynı sırayı paylaştığımız arkadaşlarımızdan duyduk ilk defa o değişik kelimeleri. Sessiz söylediklerinden belki de eve gidince soramadık ailemize 'ayıptır' diye. Arkadaşımıza kızmasınlar diye. Futbol oynayamadık mesela ilkokul 5'ten sonra. "Büyüdün! Genç kız oldun! Erkeklerle oyun oynayamazsın!"lar kondu önümüze. Sorgulamadık. 'Kız gibi davranmak' ne demek onu sorguladık sadece. Neden 'İnsan gibi davran' değildi? Ne farkı vardı kız olmanın? Toplumdan ötekileştirildik her zaman. 'En büyüğümüz' sıfatındakiler sokağa çıkmamıza kadar karıştı yeri geldiğinde. 'Çocuk doğurmanın' ayıp olduğunu düşünür olduk '3 çocuk' diye bağıran adamın hamileyken sok

Avaz Avaz Sen

Resim
İçimde hep günün birinde sana kavuşacağımın umudu vardı. Avuçlarını sıkıca kavrayıp kalbimin en içine hapsedeceğimi hayal ettim hep. Seni diledim kayan yıldızlardan. Yeni yıllardan, yepyeni umutlardan başroller verdim sana. Sonra imkansızlığın en derin noktasını en derinimde hissettim. Avaz avaz sevgimi bağırdığım geceleri savunamaz oldum. Biraz olsun görebilseydim içinde bana dair bir his; yakardım dünyayı. Başımı omzuna yaslayabildiğim bir günüm daha olsaydı ve sen bir gece ansızın çıkıp gelseydim yanıma, yatağıma, göğsüme uzansaydın bir gece daha; başa sarardım her şeyi. Karşıma alırdım dünyayı bir kez daha. Elini tutabilmek için en büyük depremleri yaratırdım. Herkesi enkaza gömeceğimi bilsem de; biz ayakta kalalım diye yıkardım bu şehri. Aşk şehrimi ateşe verirdim; ısınalım diye. Şimşekleri çaktırır, korkuturdum küçük çocukları. Onlar anlamazdı belki şimşeklerin kalbimin atışı olduğunu ve her çakışında oluk oluk seni kustuğumu. Sen de anlamazdın belki. Tıpkı seni ne kadar

Bazen; Hiçbir Şey

Resim
Bazen hayatınızda her şey yolunda gider. Tam o anda hiç beklemediğiniz biri girer hayatınıza. Sonra bir daha asla eskisi gibi olmaz hiçbir şey. Bazen hayatınızda yolunda giden hiçbir şey yoktur. Tam o anda hiç beklemediğiniz biri girer hayatınıza. Sonra bir daha asla eskisi gibi olmaz hiçbir şey. Berbat, leş, illet bir çukurun içinde; kendi pisliğimde boğulmayı kabul etmiştim bu kez. Debelenmiyor, sakince batmayı bekliyordum. Tam olarak film şeridi olmasa da, gözden geçiriyordum hayatımı. Yaşadıklarımı ve ne kadar iyi olmaya çalışsam da yaşattıklarımı bir bir koyuyordum önüme. Kimine kocaman tebessümler, kimineyse de derya deniz gözyaşları döküyordum. Dökülen her damla yaşta biraz daha batıyordum çukura. Aslına bakarsanız, intihar ediyordum ben. Mutlu olsam, çıkacaktım çukurun içinden. Ama bir kere batmıştım o çukura. Çıksam, ne yapacaktım? Derken o çıktı işte karşıma. Kendimi kandırdığım, kendime dahi itiraf etmekten kaçtığım onlarca duyguyla bağlandığım cennetle o çukurda t

Dilek Ağaçları

Resim
Ben; rengarenk dilek ağaçlarının incecik dallarına çaputlar bağlamadım. Dualar da etmedim Tanrı'ya. Hıdırellezlerde dilekler de dilemedim kocaman umutlarla. Ya da kayan yıldızların kuyruklarına bağlamadım hiçbir umudumu. Kordona çıktım onun yerine. Yemyeşil çimlerde uzanırken; bir akşam üstü mutluluk diledim sadece. Karşıyaka'yı karşıma alıp, makul hayaller kurdum. Hayallerim bile küçüktü benim. Sahip olduğum şeyler kadar azdı hayallerim. Sonra en sevdiğim şarabı yudumlarken, karşımda bir kadeh daha olsun istedim. Bütün gün yapayalnız yürüdüğüm yolları, bir gün sıcacık bir avucu ellerimde hissederek yürümek istedim. Bir adamın sesini, zihnime kazımak istedim. Yıl geçti, dileklerim benim olmadı. Buruk tebessüm yolladım ardından. "Kısmet değilmiş!" dedim dolan gözlerime aynada bakarak. Sonra yaşlandım. Bir yıl daha büyüdüm bir gece aniden. Küçük bir çocuk gibi yaşlandığıma seviniyordum farkında olmadan. Sevincim başkaymış. Bir ses, beynime kazınmak için canı

Memnun Olacağım; Tanışırsak

Resim
Bir insandan etkilenmek anlık bir şey de olsa, geçip giderseniz o an; sonrasında taşlara vurabilirsiniz kafanızı. İyisi mi siz; ceketine, oturduğu koltuğun bir yerine veyahut masadaki peçetesine çaktırmadan bir kağıt sıkıştırın. Ne olur ne olmaz. Tesadüfen gittiğiniz bir ildir belki orası. Belki o da bir iş için oradadır. Aynı şehir ikinizindir belki de yoktur haberiniz. Utanmayın sakın! Çekinmeyin de. Sonucunun ne olacağını bilemezsiniz. Hiç tanımadığınız bir insanı da kaybetmezsiniz sonuçta. Bir de kazanma ihtimaliniz vardır. Belki ufacık bir kağıt; size bir dost, bir eş veya bir arkadaş kazandıracaktır. Kaybedeceğim hiçbir şey yoktu. Ellerim titreye titreye bir parça kağıda aceleyle numaramı yazdım. Bir de memnun oldum dedim. 'Tanıştığıma.' "Tanışırsak memnun olacağım." Yazmak daha mantıklı gibiydi aslına bakarsanız. Ama heyecandan düşünemedim o an. Çantasının kenarına sıkıştırdığımı sanıp oturdum yerime. Kafamı çevirdiğimde kağıt yerdeydi. Sıkıştıramamıştı

Küçük Prens

Resim
Bugün ben; milyonlarca hissi bir arada yaşadım. Çocukluğuma gittim de takılı kaldım oralarda. Dolandım durdum. Aynı rahmi paylaşmadığım ama ablam olsa en fazla bu kadar sevebileceğim kadının anne oluşuna şahit oldum. Bugün ben; mis kokulu bir prense sahip oldum. Teyze oldum ben bugün. Sözlükteki anlamından çok daha fazlasını ifade ettiğini ben, bugün anladım. Kucağıma da alamadım, kokusunu da çekemedim içime. Bu kadar uzağımda olmasaydı, elini de tutabilirdim belki. Bugün ben; bir aşkın ne denli bir mucize yaratabileceğini anladım ilk defa. Dokunamadığım bir varlığa böylesine büyük bir aşk besleyebileceğim aklıma dahi gelmezdi. Sevinç çığlıklarıma karıştı hıçkırıklarım ve gözyaşlarım. Bir tek fotoğrafa saatlerce baktım ben bugün. Öptükçe öptüm. "Teyze mi oldum şimdi?" dedim kendi kendime. Yolda yürürken kahkahalar attım umarsızca. Dünyalara sahip olan bir çift gördüm bugün. Mutluluğun en fazlasını tattım bugün. Ailemize hoşgeldin küçük prens. Kocaman dünyamıza,