Kayıtlar

mutlu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yolu Mutlu Masal

Resim
Kısacık bir zaman önce duydum sesini. Sesin! Ağzından çıkan her hecede içime işleyen sesin... Yüreğimin her bir telini tir tir titreten, tüylerimi diken diken eden sesin... Kısacık bir zaman önce gördüm kalbini. Bir kuş kadar hafif, pamuk kadar narin, yumuşacık kalbin... Ruhuna çok yeni dokundum. Oysa çok önceden tanırdım seni. Bir başına ayağa dikilmeni, kimsesiz büyüyüp, kimsesiz yürümeni... Çok olmasa da sevdiğin zaman nasıl güzel sevdiğini ne kadar uzun zaman önce öğrendim ben; bilmezsin. Tamam biliyor da olabilirsin belki. Gözlerin... Sonu mutlu olmasa da yolu mutlu olabilecek bir masala davet etti beni. Memnun oldum hem de nasıl! Benim ihtiyacım vardı sana çok uzun zamandır. Öyle ansız oldu ki gelişin! Öyle ansız girdim ki hayatına... Evet ben girdim senin hayatına. Senin aklında dahi yoktu. Damdan düştüm ben senin yanıbaşına. Damdan yuvarladım kendimi. Uzun zaman önce varlığından haberdar olduğum adama dokunamadan bir ömür geçirmiştim adeta. Sesini bir kez olsun duyamada

Mutsuz Son

Resim
Benim bir evim vardı bundan yıllar önce. Ruhumu bile içine saklayabildiğim bir evim... Öyle bir evdi ki benim çocuk kahkahalarım yankılanırdı duvarlarında. Küçük oyunlarım, küçük zaferlerim gizliydi kapı arkalarında. Bir adam saklamıştı her birini. Hiçbir anımı kaçırmamak adına.  Evim, o adamın sırtıydı. Gözleri; gözlerimdi. Görmem gerekenleri bir bir gösterirdi bana; hiç çekinmeden. Ruhumu pamuklara sarar da öperdi. Doymazdı sevmeye, beni yüreğine yerleştirmeye doyamazdı. Küçüktüm daha. Ne hediye vereceğimi bilemezdim sevgisine karşılık. Farkına varmadan ruhumu bırakmıştım kollarına. Birlikte uyuduğumuz ne kadar gece varsa her birine ayrı bir parçamı armağan etmişim. Ben ne çok sevmişim! Boyundan büyük gülüşleri vardı adamımın. Boyu kadar da kalbi... O koca kalpte küçücük ben... Öyle küçük ki onun sevgisiyle devleşen... Kafa tutan dünyaya... Elimi tuttukça bütün korkuları yenebilen...  Yaşadığım koca bir aşk vardı. Yüreğimle doyasıya sevdiğim, evimi, ruhumu, huzur

En Acı Şahitlik

Resim
Bir zamanlar sevdiğim adamların bu zamanlar bir kadını sevişini görüyorum. Kana kana... Gözlerinin içine kocaman bir aşka bakışını... Sıkıca tutuşunu ellerini... Koklayarak öpüşünü... İçine sokarcasına sarılışını... Bu aralar ben, onlarca aşka şahit oluyorum. Her birine bakarken dudağımı ısırıyorum nazar değmesin diye. Oysa onlar değil miydi bir zamanlar canımı verircesine sevdiğim? Şu kızın elini sıkıca tutan adam değil miydi bana yüreğini açamayan? O adam değil miydi içime girip de beni içine alamayan? Sorguluyorum sonra. Neyi eksik yaptığımı. Yanlışın ne olduğunu, neden sevilmediğimi soruyorum kendime defalarca. Sevdiğine aşkla bakan adamların her birinin gözlerinin en derinine bakıyorum. Ne değişti diye. Gözlerim içini çeke çeke niye sevemedin beni diye soruyor her birine. Her biri de anlamıyor beni teker teker. Gözlerimin sorusunu duymuyor. Avuçlarım mı kirliydi diyorum elimi tutmayan adama. Kalbin mi küçüktü diyorum beni içine sokmayana. Sığardım oysa. Kambur

İğreti Sevda

Resim
İçimden mevsimler geçiyor; mevsimlerin içinden geçmemden ziyade. Bedenim; soğuktan donmak üzereyken güneşler açıyor kalbimde. İçimden; içinde 'ben' olmayan sevdalar geçiyor. Gördüğüm her aşka imrenircesine bakıyorum. Vitrindeki o pahalı oyuncağa aşık çocuk gibi. Vitrinleri geziyorum da boy boy aşk beğeniyorum kendime. Niyeyse olmuyor hiçbiri bedenime. Pot duruyor, oturmuyor. Sevda; üzerimde komşunun büyük çocuğunun eski elbiseleri kadar iğreti kalıyor.  Bu aralar gülüşlerim de iğreti duruyor dudaklarımda. Koca gözlerim kocaman bakmak istemiyor sanki hiçbir şeye. Uzun zamanların sonunda çekilip bir köşeye bakıyorum aynadan kendime. Hayatıma, yaşadıklarıma... En çok da umutlarıma bakıyorum. Hayallerime bakıyorum sonra. "Ne istedim, ne yaşıyorum?" diyorum zaman zaman. Aslına bakarsan; bundan başka da bir cümle kurmuyorum pek fazla. Tezatlıklarımı izliyorum tırnaklarımı dişleyerek. Kırılıp dökülen hayallerime artık sitemle de bakmıyorum. Kırgın, buruk, umutsuz teb