Kayıtlar

duvar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İkinci Şansım

Resim
Sen benim geç bulup en erken kaybettiğimsin. Yıktığım duvarların altından sağlam çıkan, Hayatın devam ettiğini bıkmadan usanmadan Anlatansın. Sabırla bekleyensin göğsüne yatmamı. Saçlarımı öpeceğin günün hayallerini kuransın. Her defasında kırılıp, Kapımı yeniden çalansın. Kalbimi çalansın kapıyı açtığım her an! Bana yeniden aşkla baktıransın. Sen; Buruk sevinçlerim, kursağımda kalan mutluluklarımsın. Kapalı kapıların ardından imrenerek baktığım, Keşke benim olsa dediğim Çocukluğumun en değerli oyuncağısın. Her an hayalini kurup da Bir türlü kavuşamadığım. Yanlışlıklarımın en masum kahramanısın sen! Gözlerimin içine bakıp sinirini kusarken bile Gözlerinin içi 'sen' diye atansın. Sen benim ikinci şansımsın. Birinciye bile zor sahip olmuşken, 'Bir kez daha gül' diye avuçlarıma tutuşturulansın. Kalbimi tutuşturansın sen! Her gelişinde beni baştan yaratan, Elinde bir demet huzur olan Tek adamsın. Bir demet

Beyindeki Adam

Resim
Beynimin odalarına günün birinde bir adamı sakladılar. Saklayanlar da adamdı. Ya da dürüst olayım hadi... Adam kıyafetine bürünmüş iki kişi, birini hapsetti beynime. Damarlarımdan içeri pompaladılar yavaş yavaş. Her yerde onun fotoğraflarının olduğu bir odaya hapsettiler sonra. Kokusunu verdiler oksijen diye de. Bu kez de ciğerlerime hapsedeyim diye. Gözlerini; gözlerime gözlerime soktular. "İyi bak bu adama. Senin varın da yoğun da o artık." dediler. Yeri geldi, duvar diplerine diz çöktürdüler beni. Saçlarımı yoldurttular tek tek. Turnaların kanatlarını koparttılar benim ellerimle. Yemek kitabı yutturdular bana. Bir çırpıda nefret ettiğim onlarca tatlıyı koydum o adamın önüne. Kalp atışlarını ninni yaptılar adamın. Her gece 'müzik' diye dinlettiler bana. Ellerinden; sıcak su torbası. Dindirdi karnıma saplanan her sancıyı. Saçlarından; cennet yaptılar bana. Gülüşünden, bakışından, sesinden taptaze umutları serdiler yoluma. Sonra adam kıya

İğreti Sevda

Resim
İçimden mevsimler geçiyor; mevsimlerin içinden geçmemden ziyade. Bedenim; soğuktan donmak üzereyken güneşler açıyor kalbimde. İçimden; içinde 'ben' olmayan sevdalar geçiyor. Gördüğüm her aşka imrenircesine bakıyorum. Vitrindeki o pahalı oyuncağa aşık çocuk gibi. Vitrinleri geziyorum da boy boy aşk beğeniyorum kendime. Niyeyse olmuyor hiçbiri bedenime. Pot duruyor, oturmuyor. Sevda; üzerimde komşunun büyük çocuğunun eski elbiseleri kadar iğreti kalıyor.  Bu aralar gülüşlerim de iğreti duruyor dudaklarımda. Koca gözlerim kocaman bakmak istemiyor sanki hiçbir şeye. Uzun zamanların sonunda çekilip bir köşeye bakıyorum aynadan kendime. Hayatıma, yaşadıklarıma... En çok da umutlarıma bakıyorum. Hayallerime bakıyorum sonra. "Ne istedim, ne yaşıyorum?" diyorum zaman zaman. Aslına bakarsan; bundan başka da bir cümle kurmuyorum pek fazla. Tezatlıklarımı izliyorum tırnaklarımı dişleyerek. Kırılıp dökülen hayallerime artık sitemle de bakmıyorum. Kırgın, buruk, umutsuz teb

İsterdim Sadece

Resim
Kendime yalanlar söyleyebilmeyi isterdim. Söylediğim yalanlara da inanmayı. Mesela herkes unutulduğunu sanarken, göğsümde sakladığım fotoğrafını yakmak isterdim. Gülüşlerini, yankı yankı beynimi saran kahkahalarını yok etmeyi dilerdim. Yüzünü görmediğim saniyelerde mutlu olmak isterdim. "Sen!" diye ağlamak yerine. Bin bir umutla göğüs kafesime astığım papatyaları, tek tek yolmak isterdim; içim rahat. Ağlamamalıydım ismini yazdığım onlarca sayfayı karalarken. Bu kadar uzun zamanlar da bakmamalıydım fotoğraflarına. "Unutmayayım." diye kaydettiğim sesini; her gece baş ucuma ninni yapmamalıydım mesela. Kaydetmemeliydim de üstelik sana dair hiçbir şeyi. Gittiğin gün, silmeliydim, yakmalıydım hepsini. Misafir geleceği zamanları kestirip, indirmemeliydim odamın duvarlarından fotoğraflarını. Asmamalıydım aslında hiç. Hiç olmamalıydın yarım yamalak olacağına. Darmadağın bırakıp 'kaçacağına' gelmemeliydin hiç. Soranlara söylediğim yalanlara inansaydım da 

Günah Bedeli

Resim
Bir günahımın bedeliydin sen. Tanrı'nın bana yaşarken cehennemi yaşatmasıydı gidişin. Tıpkı gelişinle cenneti verdiği gibi, Büyük bir günahıma armağan etti gidişini. Tanrı; Bana cenneti sundu cüretkarca. Sakladım göğsümün en derinine Ve yaşadım seni doyasıya. Bir çocuğu sevdim ben. Mutluluğumu dizelere dökmeyi denedim, Yetmedi kalemim. Kelimelerimi yetiremedim. Göğsünde uyuduğum geceleri Yetiremedim kalbime. Söz geçiremedim. Seni saklamak istedim Tanrı'nın bile bulamayacağı yerlere. En içerime hapsettim. Söz geçiremedim kalbine. Beynine laf dinletemedim. Gem vuramadım arzularına Bakakaldım ardından, Gözyaşlarımla. Küçüğümün başka kollara gidişini izledim, Defalarca. Yorulduğunda, Göğsümde soluklanmalarını dinledim. Kokunu duyduğum her an, İçime ağladım kana kana. Duvarlarımı yumrukladım, Bileklerimi doğradım, Defalarca. Ben; Bir tek çocuk sevdim. Gözlerindeki umarsızlığın en derinine baka baka. Kalbindeki hissizliğe susa susa. Bir

Bayım

Resim
Hayır bayım! Karıştırdınız sanırım beni başka biriyle. Yahut birileriyle. Celladınız olmaya gelmedim ben. Umuttan küçük demetler verip, Alıştığınız an almayacağım umutlarınızı ellerinizden. Güneşin doğacağı sözünü vermişsem; Gecenin en zifirisinde bile doğuracağım güneşi Sizin için. Yeni intiharlar öğretmek değil amacım. Kalbinize hançer saplamaya hiç niyetim yok. Evrenin kıskandığı gözlerinizden Yaşlar da dökmeyeceğim inci inci. Ağrılarla sınamayacağım beyninizi. İncecik parmaklarınızı yumruk yapıp, Duvarlarla da buluşturmayacağım. Avuçlarınızı öpeceğim bunun yerine. Başınızı dizlerime koyacağım bayım! Sabaha kadar saçlarınızı okşayacağım. Gözlerinizin içine içine konuşacağım içimden. İçimden şiirler yazacağım size. Ve yine içimden okuyacağım. Yakınınızda olacağım her zaman. Kötü olduğunuzu düşünürsem, Koşup geleceğim gecenin köründe. Ağladığınızı görmemek için Kör edeceğim gözlerimi. Tebessümünüzle yeniden göreceğim sizi. Hayır bayım! Ben dokunduğumda;

Kalıplardaki Mutluluk

Resim
... Duvarın dibine sinip de kafanızı duvarlara vurmak ve yumruklamak için size binlerce sebep sayabilirim. Beyninize bir kurşun yemiş gibi acı çektirebilecek onlarca şey de biliyorum. Yumulu göz kapaklarımın altında, kurduğum onca hayalin paramparça oluşlarını da izledim defalarca. Saçlarımı da kestim hiç acımadan. Renkten renge de soktum yeri geldiğinde. Peki ne oldu? ... Bazı şeyleri aştığımı, atlattığımı sanmıştım bu aralar. Kendimi duvar dibinde, ellerim kanlar içinde kalana kadar duvarı yumrukluyor bir şekilde bulana kadar. Tek bir fark var bu defa. İçimdeki fırtına başlangıcı hissi bilen tek kişi benim. İlk defa! Kimseye bir şey anlatmamayı seçtim bu kez. Yalnız olduğumdan mıdır bu seçim yoksa güçlü görünme isteği mi? Belki anlattıkça karışmaları da olabilir. Ağladıkça ağlattıkları da. Siz verin bunun cevabını da. "Mutluluğu kalıplara sokup zamanlara yayma." derdi bir dostum. Bu kez onun dediği olsun istedim. Vazgeçtim yarınlardan. Bıraktım dünleri de. &qu