Kayıtlar

şehir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Avaz Avaz Sen

Resim
İçimde hep günün birinde sana kavuşacağımın umudu vardı. Avuçlarını sıkıca kavrayıp kalbimin en içine hapsedeceğimi hayal ettim hep. Seni diledim kayan yıldızlardan. Yeni yıllardan, yepyeni umutlardan başroller verdim sana. Sonra imkansızlığın en derin noktasını en derinimde hissettim. Avaz avaz sevgimi bağırdığım geceleri savunamaz oldum. Biraz olsun görebilseydim içinde bana dair bir his; yakardım dünyayı. Başımı omzuna yaslayabildiğim bir günüm daha olsaydı ve sen bir gece ansızın çıkıp gelseydim yanıma, yatağıma, göğsüme uzansaydın bir gece daha; başa sarardım her şeyi. Karşıma alırdım dünyayı bir kez daha. Elini tutabilmek için en büyük depremleri yaratırdım. Herkesi enkaza gömeceğimi bilsem de; biz ayakta kalalım diye yıkardım bu şehri. Aşk şehrimi ateşe verirdim; ısınalım diye. Şimşekleri çaktırır, korkuturdum küçük çocukları. Onlar anlamazdı belki şimşeklerin kalbimin atışı olduğunu ve her çakışında oluk oluk seni kustuğumu. Sen de anlamazdın belki. Tıpkı seni ne kadar

Bir Pazar Günü

Resim
Bir Pazar günü veda edeceğim bu şehre. Güneşin henüz doğduğu ve insanın içini sıcacık ettiği bir Pazar sabahı, yanıma yalnız kedimi alacağım. Bir de küçüğünden bir valizimi... Nereye gittiğimi bilmeden çıkacağım yollara. Herkes tatil gününde uzun uykular çekerken; kimseye hissettirmeyeceğim gittiğimi. Ne bu şehir ne de gideceğim yerler... Yasa dışı bir şey yapacağım o sabah. Henüz terk etmeden bu şehri, koynunda hangi kadının yattığını umursamadan bir eve umarsızca gireceğim. Yalnız uyuduğunu görürsem eğer, hesapladığımdan daha uzun kalacağım yanında. Başucuna oturup, saçlarını seveceğim dokunmadan. Kokusunu doya doya çekeceğim içime. Öpeceğim doyasıya. Konuşacağım da biraz biraz. Söyleyeceğim her şeyi yutacağım. Sandalyesinin başındaki üzerinden çıkardığı tişörtü alacağım. Üzerime geçireceğim bir çırpıda. Her şeyi sil baştan yaşayacağım film şeridi misali. Misal ki; başa döndük biz. Yeniden tanıdık birbirimizi. Misal ki; hiç ayrılmadık. Sonrası malum. Çıkacağım yola. Sıcacık b

Şartlı Dönüş

Gözüm, kalbim, ruhum, cennetim arkada; dönmeyeceğim bir yola çıktım. Öyle uzun uzun da düşünmedim. Dokunacak kadar yakınken ve dokunamıyorsam sesine; ulaşamayacağım kadar uzağımda ol istedim sadece. Sadece seni özledim. Seni özlemekten kaçtım. Uzaklarda özlemem dedim belki de. Gittiğim her şehrin "sen" olduğunu geç anladım biraz. Dönmem için hiçbir neden yok. Ölmem dışında. Yokluğunda yanı başında acı çekmem dışında bir sebep yok. Ama olur da özlersin, olur da geri dönersin, olur da "Dön!" dersin; bir saniye bile düşünmeden koşarım kollarına. Ne olur! "Dön!" de bana.

Veda Mektubu

Resim
Gerçekleri bir kereliğe mahsus görmezden geliyorum şuan. Bir kere, ilk ve son kere... İkincisi yok! Bu satırlar, yazıldıktan hemen sonra unutulacak ve sana asla ulaşmayacak. Bütün kuralları yıkıyor ve bugüne dek yuttuğum bütün sözleri bir bir kusuyorum. Sevgilim... Cennetim... Umudum... Mutluluğum... Gözyaşım... Huzurum... Acım... Dünlerim... Yarınlarım... Terk edilişim... Aldatılışım... Acizliğim... Çaresizliğim... Çıkmazım... Hayallerim... Kalbim... Gecelerim... Kabuslarım... Güneşim... Yıldızım... Bıraksan sabaha kadar yazacağım. Milyon tane sıfat yakıştıracağım varlığına. Gözlerine, saçlarına onlarca şiir sığdıracağım. Yatsan dizlerime, kirpiklerini öpeceğim usul usul. Yaralarımı göstereceğim. Yokluğun kadar acıtmayan ama en az o kadar acıtan yaralarımı... Kanlar içindeki avuçlarımı ve bileklerimi... Sen dolu kalbimi göstereceğim sana. Umut dolu yarınları anlatacağım. Birleşen iki elin, nasıl da her zorluğu alt ettiğinden bahsedeceğim biraz. Sonra sana bir sigara yakacağım. S

Sorgulamalar

Resim
Buradaki insanlar tertemiz... Onları tanıdıkça şehirdeki insanlık ağır gelmeye başladı. Sorgulamaya başlar oldum bazı değerleri.  İyi olmak nedi? Nasıl bir şeydi? Karşılıksız, bir kuruş talep etmeden evini açan, ekmeğini bölen bu insanlar neyin nesiydi? Bu teyzeler neleri görmüştü? Nedendi herkesi kendi çocuğu gibi sevmeleri? Nasıl kurulmuştu bu köy dağların arasına? Elektriğin olmadığı bir gün, nasıl böylesine güzel geçebilirdi?  Sessiz, sakin; tüten her bacanın altında gözlemelerin piştiği mekanlar... Lüks olmayan, derme çatma ama suyuna kadar her şeyin lezzetli olduğu küçük mekanlar... Nerede bulabilirdin bu huzuru? Başka hangi şehir, hangi köy verirdi bu rahatlığı sana? Karşılıklı her mekanda nasıl sarhoş olacak kadar bedava şarap içebilirdin?  Ve hangi köpek başını okşadın diye gelip yatardı kucağına? Şirince

Sayet Olursem Bu Gece

Şayet; Ölürsem ben bu gece, Kim bilecek nedenini? Beni öldürenin ne olduğunu bilen var mı? Günden güne ölüyorum. Hisseden var mı? Ne yazacak otopsi? Kan kaybı yahut kalp krizi. Kim bilecek için için eriyip tükendiğimi? Kim bilecek Kalbimin taşıdığı onlarca hüznü? Onlarca gözyaşını ve  Bu güne kadar milyon defa öldüğümü? Gidersem öksüz mü kalır dağlar? Yarım mı kalır şarkılar? Çıkar mı nazı çekecek biri daha? Peki yaşar mı Çağla her gün ölürken içten içe? Bir daha gülebilir mi bu gece? Bir sabah daha olur  Ve doğar mı güneş evime? Mutluluk yanaşır mı sineme? Ben ölürsem bu gece, Kimse bilmez beni öldüreni. Ölürsem şayet, Cinayete kurbandır bir tek. Ve bir katilim var. Nefeslerimi, umutlarımı, kalbimi Çalan, Paramparça yapan bir katilim var. Yüzü bende kaldı. Çiçekler susuz, Şarkılar yarım. Sevdaya dair her şey yarım. Bir şarkı bitti Ve bir şiir yarım. Umut, huzur, tebessüm Hepsi yarım. Sevdiğim şehir yarı