Kayıtlar

his etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Alkımın Güneşi "Bölüm 20"

Resim
          Yorgunluğun ve sarhoşluğun verdiği yetkiye dayanarak öğlen üç gibi anca uyanmıştım. Biraz daha uyuyasım vardı açıkçası. Bu kararımı uygulamaya soktuğum anda dün gece yaşananlar aklıma geldi. Sarhoş olmuştum! Hem de Güneş'in yanında! Rezil olmuştum resmen ya! Ama bundan daha önemli bir mesele vardı. Güneş'le yatmak istediğini çekinmeden söyleyen bir kaltak vardı ve o şuan Güneş'in evindeydi. Yataktan kalkmaya çalışırken Gökmen'i aradım. Uzun uzun çaldı, açan olmadı. Bir daha aradım. Sonra Güneş'i. Sonra tekrar Gökmen'i. İkisi de açmıyordu telefonlarını. Umudumu yitirmeye başlamışken Gökmen telefonu açtı.             -Hı?             -Oha! Uyuyor musun sen?             -Evet.             -Güneş?             -O da uyuyor.             -Kızlar?             -Sabah sekiz gibi gittiler.                         -Geleyim mi?             -Gel canım.             İyi de ne olmuştu da bu kızlar sabahın köründe gitmişler

Alkımın Güneşi "Bölüm 5"

Resim
            Güneş'i Gökmen'i ve Koray'ı görmeden birkaç gün geçirdim. Bu zaman zarfında Güneş, Gökmen'den telefon numaramı almış, mesaj atmıştı. Çok yoğun olduğum bir anda ısrarla yazıyordu üstelik. Elimden geldiğince cevap vermeye çalışsam da biraz geç oluyordu bu cevaplarım. O da üstelememişti daha sonra.             Alsancak'tan döndüğüm bir akşam, Koray'ı göresim geldi. Koray'a geçerken Güneş'i de bir yoklayayım da o da gelsin diye düşünüp peş peşe mesajlar attım. O cevap yazana kadar ben Koray'a gitmiştim ve çoktan sinirlenmeye başlamıştım Güneş'e.             -"Şans’ın burada ne işi var Koray? Güneş'le Gökmen nerede?" dedim yalnızlıktan gözyaşlarına boğulmuş güzeller güzeli kızı kucağıma alırken.             -Geçen gece gelmişlerdi, sabahına biri okula biri işe gitti, onu da bana bıraktılar.             -Geçen gece derken?             -İki gün önce işte.             -Şans iki gündür sende yani?

Bir Rüya

Resim
Günün birinde küçük kız, bir rüya görür. Prenses elbiseleri üzerinde, parmak uçlarında döner etrafında. "Dünya!" der. "Dönüyor benim parmak uçlarımda."  Dengesini kaybedip, aniden yere düşer küçük kız. Ve tıpkı filmlerdeki gibi koşar gelir esas oğlan. 'Esas adam.' Tutar ellerinden küçüğün ve gözlerinin en derinine bakar. Yaralarını sarmaya çalışır o sırada. Dizindeki kanları siler. Gözyaşlarını öper içine çekerek. "Geçecek." der kızı ayağa kaldırmak için elini uzatırken. "Bana yaslan; geçecek." Beni seven bir adam var. Hayır! Sıradan biri değil o. Öyle ki; umudumu kendine umut edinen, çabalarıma benden çok çaba gösteren ve bana nefes almayı öğreten; kimsenin bilmediği bir ölçüde değerli bir adam o. Yumuşacık kalbi, güzelliklerle bakan gözleri var. Kimsede göremediğim şefkat var onun kollarında. Fedakarlıkları var adamın. Kendinden vazgeçercesine bana koşuşları... Aklımdan geçtiği an; çalan telefonlarım var benim. Yalnız hissetme

Kalp Atışı

Kalbini kaplayan karmakarışık hisler vardır zaman zaman. Nereden geldiği, neye hissedildiği belli olmayan hisler... An gelir de gümbürdetir kalbini. Ritmini alt üst eder. Ne hissettiğini anlayamazsın. Miden bulanır, başın döner. Baktığın her şey kaybolur. Gördüğün olur yalnız. Her yerdedir. Baktığın her yerde gördüğün tek olur zaman zaman. Hislerimi anlatmayı deneyemiyorum bile. Öylesine karışık, öylesine yoğun çünkü. Son birkaç gündür yalnızca. Düşerken tutunduğum dal de istersen ya da boşluk... Adı yok bunun. Koyabileceğim bir isim yok. Aslına bakarsan, koymak da istemiyorum. Yalnızca ben; ritmimi değiştirip beni alt üst eden bu durumu öylesine seviyorum ki... Belki iş aldım başıma, belki mutluluğa bir adım attım. Sonucunu ne ben bilirim ne bir başkası. Önemli olansa şuan. Ve ben şuan uzun zamandır yaşamadığım mutluluğu yaşıyorum. Bu bana yeter. Sorarsan, yok adı. Tanıtabileceğim bir sözcük de yok. O, yalnızca kalbimin atışı.