Kayıtlar

fotoğraf etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Beyindeki Adam

Resim
Beynimin odalarına günün birinde bir adamı sakladılar. Saklayanlar da adamdı. Ya da dürüst olayım hadi... Adam kıyafetine bürünmüş iki kişi, birini hapsetti beynime. Damarlarımdan içeri pompaladılar yavaş yavaş. Her yerde onun fotoğraflarının olduğu bir odaya hapsettiler sonra. Kokusunu verdiler oksijen diye de. Bu kez de ciğerlerime hapsedeyim diye. Gözlerini; gözlerime gözlerime soktular. "İyi bak bu adama. Senin varın da yoğun da o artık." dediler. Yeri geldi, duvar diplerine diz çöktürdüler beni. Saçlarımı yoldurttular tek tek. Turnaların kanatlarını koparttılar benim ellerimle. Yemek kitabı yutturdular bana. Bir çırpıda nefret ettiğim onlarca tatlıyı koydum o adamın önüne. Kalp atışlarını ninni yaptılar adamın. Her gece 'müzik' diye dinlettiler bana. Ellerinden; sıcak su torbası. Dindirdi karnıma saplanan her sancıyı. Saçlarından; cennet yaptılar bana. Gülüşünden, bakışından, sesinden taptaze umutları serdiler yoluma. Sonra adam kıya

Avaz Avaz Sen

Resim
İçimde hep günün birinde sana kavuşacağımın umudu vardı. Avuçlarını sıkıca kavrayıp kalbimin en içine hapsedeceğimi hayal ettim hep. Seni diledim kayan yıldızlardan. Yeni yıllardan, yepyeni umutlardan başroller verdim sana. Sonra imkansızlığın en derin noktasını en derinimde hissettim. Avaz avaz sevgimi bağırdığım geceleri savunamaz oldum. Biraz olsun görebilseydim içinde bana dair bir his; yakardım dünyayı. Başımı omzuna yaslayabildiğim bir günüm daha olsaydı ve sen bir gece ansızın çıkıp gelseydim yanıma, yatağıma, göğsüme uzansaydın bir gece daha; başa sarardım her şeyi. Karşıma alırdım dünyayı bir kez daha. Elini tutabilmek için en büyük depremleri yaratırdım. Herkesi enkaza gömeceğimi bilsem de; biz ayakta kalalım diye yıkardım bu şehri. Aşk şehrimi ateşe verirdim; ısınalım diye. Şimşekleri çaktırır, korkuturdum küçük çocukları. Onlar anlamazdı belki şimşeklerin kalbimin atışı olduğunu ve her çakışında oluk oluk seni kustuğumu. Sen de anlamazdın belki. Tıpkı seni ne kadar

Memnun Olacağım; Tanışırsak

Resim
Bir insandan etkilenmek anlık bir şey de olsa, geçip giderseniz o an; sonrasında taşlara vurabilirsiniz kafanızı. İyisi mi siz; ceketine, oturduğu koltuğun bir yerine veyahut masadaki peçetesine çaktırmadan bir kağıt sıkıştırın. Ne olur ne olmaz. Tesadüfen gittiğiniz bir ildir belki orası. Belki o da bir iş için oradadır. Aynı şehir ikinizindir belki de yoktur haberiniz. Utanmayın sakın! Çekinmeyin de. Sonucunun ne olacağını bilemezsiniz. Hiç tanımadığınız bir insanı da kaybetmezsiniz sonuçta. Bir de kazanma ihtimaliniz vardır. Belki ufacık bir kağıt; size bir dost, bir eş veya bir arkadaş kazandıracaktır. Kaybedeceğim hiçbir şey yoktu. Ellerim titreye titreye bir parça kağıda aceleyle numaramı yazdım. Bir de memnun oldum dedim. 'Tanıştığıma.' "Tanışırsak memnun olacağım." Yazmak daha mantıklı gibiydi aslına bakarsanız. Ama heyecandan düşünemedim o an. Çantasının kenarına sıkıştırdığımı sanıp oturdum yerime. Kafamı çevirdiğimde kağıt yerdeydi. Sıkıştıramamıştı

İsterdim Sadece

Resim
Kendime yalanlar söyleyebilmeyi isterdim. Söylediğim yalanlara da inanmayı. Mesela herkes unutulduğunu sanarken, göğsümde sakladığım fotoğrafını yakmak isterdim. Gülüşlerini, yankı yankı beynimi saran kahkahalarını yok etmeyi dilerdim. Yüzünü görmediğim saniyelerde mutlu olmak isterdim. "Sen!" diye ağlamak yerine. Bin bir umutla göğüs kafesime astığım papatyaları, tek tek yolmak isterdim; içim rahat. Ağlamamalıydım ismini yazdığım onlarca sayfayı karalarken. Bu kadar uzun zamanlar da bakmamalıydım fotoğraflarına. "Unutmayayım." diye kaydettiğim sesini; her gece baş ucuma ninni yapmamalıydım mesela. Kaydetmemeliydim de üstelik sana dair hiçbir şeyi. Gittiğin gün, silmeliydim, yakmalıydım hepsini. Misafir geleceği zamanları kestirip, indirmemeliydim odamın duvarlarından fotoğraflarını. Asmamalıydım aslında hiç. Hiç olmamalıydın yarım yamalak olacağına. Darmadağın bırakıp 'kaçacağına' gelmemeliydin hiç. Soranlara söylediğim yalanlara inansaydım da