Kayıtlar

Ocak, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Alkımın Güneşi "Bölüm 33"

Resim
           Uyandığımda saat biri gösteriyordu. Dışarıda tatlı bir yağmur vardı. Zaman zaman “uyuma” dercesine delice yağıyor, zaman zaman da “kıyamadım, uyu” diye sessiz sessiz yağıyordu. Ama yağıyordu. Her şeyi temizlemek ister gibi. Eskiye dair ne varsa silmek ister gibi. Yepyeni başlangıçlar için yağıyordu yağmur. Ya da ben mevsimsel bir olaya fazla anlam yüklüyordum. Bok mu vardı işte. Alt tarafı yağmur yağıyordu yani.             Kahvaltımı yaptıktan sonra Güneş’ten önce Koray’ı aramak istedim.             -Heyyo!             -Naber canım? Sesin iyi geliyor.             -Canımmış! İki haftadır neredesin lan sen?             -Oha yavaş gel kızım! Kafa dinlemeye gittin rahatsız etmeyelim dedik.             -Neredesin napıyorsun?             -Evdeyim. Arkadaşlarla buluşacağım birazdan.             -Kimmiş o arkadaşlar?             -Geldiğinde tanışırsın.             -Geleyim de tanışayım madem.             -Aaa gelecek misin?    

Alkımın Güneşi "Bölüm 32"

Resim
         Kalkış saatinden itibaren kafamı cama dayayıp İzmir’e varana kadar gözlerimi açmayan ben; bir saniye olsun kırpmadım gözümü bu kez. Kalbimin kanat seslerinden kulaklığımda çalan müziği duyamadım. Boğazımda, midemde uçuşan kelebekler yüzünden bir bardak su bile içmedim. Yalnızca durduğumuz her yerde sigarama sarıldım. Güneş’e sarılmışçasına içime çektim dumanı. Ciğerlerimde bırakmak istedim.             Saat üçü gösteriyordu. Yaklaşık dört saatim daha vardı. Ne kadar da yavaş geçiyordu zaman? Acaba beni otogarda karşılar mıydı? Nasıl karşılaşın? Adamın geldiğimden haberi bile yok ki! Ah aptal kafam! Cevap yazma dedi diye “geliyorum” yazmadım mı yani ben? Aferin iyi halt ettin Alkım! Adam nerden bilsin döndüğünü? Ya yarına işi gücü varsa? Ya şehir dışına giderse? Gitmez herhalde ya… Bu saatte de yazılmaz ki! Bu saatte mesaj atmak “Tam da birkaç saattir seni düşünüyordum.” Demek değil de başka ne yani? O kadar da değil!             Kendimi mesaj atıp atmama konusun

Alkımın Güneşi "Bölüm 31"

Resim
           Kendimi her geçen gün biraz daha toparlıyordum. Geldiğimden beri iki hafta bitmişti ve artık daha iyi sayılırdım. Artık gerçek dünyaya dönmenin zamanı gelmişti. Annem ve babam iyiden iyiye dönmeyeceğimi anlamışlardı. Hiç sormamışlardı ama vizelerin başladığının da farkındalardı. Babam benim için yeniden üniversite planları yaparken ben İstanbul'da hayatta kalmanın planlarını yapıyordum. Okulu yarım bırakmıştım ve yeniden hazırlanmaya da hiç niyetim yoktu. Lise mezunu sayılırdım o yüzden. Bu şartlar altında yapabileceğim en iyi şey, lisede yaz dönemi çalıştığım giyim mağazasına geri dönmek olacaktı sanırım. Alırlar mıydı peki beni? Niye almasınlar ki? Buraya dönmüşüm sonuçta. Şu tarihte çıkacağım diye bir durum yok. Süresiz iş sözleşmesini de imzaladım mı tamamdır.             Mağazayla konuşmak için evden çıkarken telefonuma mesaj geldi. "Hayret!" dedim kendi kendime. "Koray Bey’in aklına geldik sonunda." İşi mi düşmüştü acaba? Bunca zaman