Kayıtlar

Bencilliğin Çocuğu

İnsan; kendini keşfetmeye başladığı an, ilk bulduğu umarsızlık oldu kendinde. Karşısındaki kim olursa olsun değil bu umarsızlık. Biraz bencillikle karışık bir şeyler... İnsan; sevildiğini anladığı an umarsızlaştı. Yıllarca sevgiyi kovalamamış gibi umursamamaya başladı. "Nasılsa benimle" mantığını soktu devreye. "Ağzına da sıçsam benimle. Sıçayım o zaman, keyfime bakayım." Varoluşundan beri insanı hataya, hatalara sürükleyen en berbat his oldu bencillikle umarsızlığın çocuğu. Her güzel duygunun altına yatıp, kirletti hepsini. Aşkı kirletti, masumiyeti kirletti, kalbi kirletti. İnsan; kazanmayı da avucunda tutar her daim, kaybetmeyi de. Kelebek misali. Avucundaki kelebeğin hayatını çalmak da bahşetmek de onun elindedir. Göğüs kafesindeki organın elindedir. Ve insan; kelebeğin hayatını çaldığı an, kaybetmiştir. Aşkı da, huzuru da, mutluluğu da... İşte bu kadar basit!

Çok Şey Öğrenmek

Ömrünüzün bir yerinde mutlaka sorgulamışsınızdır ömrünüzü. Varoluşunuzu, ne yönde yürüdüğünüzü ve neden yürüdüğünüzü. Kimsenin olmadığı bir sahilde dalga sesleri eşliğinde adımlarken serin kumları, mutlaka düşünmüşsünüzdür eski aşklarınızı. İlk heyecanı, ilk elini tuttuğunuz, öptüğünüz insanı hatırlamış ve gülümsemişsinizdir. Ya da bir iki damla yaş armağan etmişsinizdir ardından. Küçük adımlar karşısında duyulan büyük mutluluklar esir almıştır kalbinizi. "Azıcık huzur" demişsinizdir. Kanaat etmişsinizdir aza. Çoğa sahip olmak varken, yetinmeyi seçmişsinizdir. Ve şimdi hayatınızın bir döneminde de olsa size eşlik etmiş insanların her birini düşünün. Nerede, kiminle? Sizin en az bir kez sahip olduğunuz o aşka sahip oldu mu ve yaşadı mı o mutluluğu? En az bir kez sevmiş, en az bir kez ağlamış ve gülmüşseniz, çok şey öğrenmişsiniz demektir.

Neyim Ben?

Kafamı kurcalayan beynimi yiyip bitiren milyonlarca şey var. Ben kimim? Neden buradayım? Ne istiyorum? Aslına bakarsanız ne istediğimi çoğu zaman biliyorum. Çoğu zaman. Bazen elbette boşluğa düşüyorum. Bazen kendimi fazlasıyla arıyorum. Yaradılışı çoğu zaman sorguluyorum. Yazıyorum işte. Söyleyemediğim, içimi yiyip bitiren her şeyi yazıyorum. Bu yazının nereye bağlanacağını bilmeden yazıyorum mesela.  20 yaşındayım. Hayat bana birçok şey bahşetti. Hayat bana kendini bahşetti. Olmayı istediğim yerde olmayı istediğim gibi yalnızım. Tek başıma küçük hücremde yaşıyorum. Yaşamak demeyelim. Nefes alıyorum. Yaşamak bu değildir. Amaçsızca her gece uyuyup her sabah uyanmak değildir yaşamak. Benim için yaşamak yazmaktır. Şuan yaşıyor musun dersen bilmiyorum. Yazıyorum ama yaşadığıma emin değilim.  Hava kapalı yağmur var istemediğin kadar. Aşık olduğum şehre yakışmayacak kadar ıslak her yer. Küçük hücremde bir misafirim var. aynı rahimde benden 4 yıl sonra 9 ay yaşamış bir ufaklık var. u